Sputnik’e konuşan uzman, "Batı ve Batı ekonomisi, Türkiye’de hayal kırıklığı yarattı. Bu hayal kırıklığı açık bir şekilde 10 yıl önce, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şimon Peres ve Batı liderlerine Filistin çocuklarını öldürdüklerini ve bir daha Davos’a gelmeyeceğini söylediği Davos Ekonomi Forumu’nda görüldü. Bundan itibaren Türkiye, yönünü ekonomideki Batı değerlerinden, Avrupa vektöründen Doğu’ya çevirdiğini açık bir şekilde göstermeye başladı" dedi.
Türkiye’nin, o ana kadar ekonomi ve mevzuatta sayısız adım atarak onları Avrupa Birliği normlarına yaklaştırdığını dile getiren Nadein-Rayevskiy, ama Ankara ne yaparsa yapsın Avrupa Birliği’nin onu hep eleştirdiğini kaydederek, "Neymiş, tarım alanı yeterince hızla gelişmiyormuş. Asılsız iddia. Türk sanayisi dünya sıralamasında ilk sıraya yerleşmişti. Bu durumda Erdoğan, Avrupa’da destek bulamayınca dikkatini Asya pazarlarına çevirdi" ifadelerini kullandı.
Halihazırda Türkiye’nin, sanayi ve ticaret aracılığıyla Müslüman-Asya bölgesindeki etkisini güçlendirmekte olduğunu ve ayrıca Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile ilişkiler geliştirdiğini söyleyen Nadein-Rayevskiy, bu konuda şu değerlendirmede bulundu:
"Yumuşak güç ve 3 milyar dolarlık insani yardım dahil Arap ülkeleriyle ilişkileri iyileştiren Türkiye Cumhurbaşkanı, Arap sokağının idolü haline geldi. Türkiye, jeopolitik etkisini ekonomi ile birleştiriyor. Kalkınmakta olan Müslüman ülkelere ileri teknoloji ürünleri, sanayi ürünleri, bazı silah türleri, yedek parça ve servis sağlıyor. Türkiye, Batı ülkeleri pazarlarını ona kapatırken, ŞİÖ ve Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) bölgelerinde ekonomik yayılmayı güçlendiriyor. Avrupa ile çelişkiler artarken Türkiye’nin ŞİÖ hikayesi gelişecek. Erdoğan, Türkiye’nin ŞİÖ katılımının daha fazla hareket özgürlüğü sağlayacağını söyledi. Türkiye şu anda örgütte partner ülke statüsüne sahip."
Diğer yandan Türkiye’nin yönünü değişmesinin ABD ve Avrupa’yı kızdırdığını söyleyen Rus uzman, "Türkiye’nin Doğu yönünde uzağa gitmesine müsaade etmiyorlar. Örneğin ABD, Türkiye’yle ticarette savunma mekanizmalarını güçlendirdi, buna Türk çeliğine getirilen ek vergiler de dahil. Türkiye’nin farklı pazarları bulma isteği de bu yüzdendir. Yani Türkiye’nin bu Doğu’ya gidişi ve Batı yaptırımları arasında karşılıklı bağ var. Türkiye’nin ihracatına karşı uygulanan yaptırımlar elbette telafi edilmeli. Türkiye de bunu yapıyor, yeni pazarlar, yeni yollar arıyor" yorumunda bulundu.
Rusya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü Arap ve İslam Araştırmaları Merkezi’nin kıdemli araştırma görevlisi Boris Dolgov da Türkiye’nin Asya’ya ilgisi ve Avrupa ile ilişkilerdeki kötüleşme arasında bağ olduğunu doğruladı.
Sputnik’e konuşan Dolgov, "Türkiye onlarca yıldır Avrupa Birliği’ne katılmaya çalışıyor ama Fransa ve Almanya politikacıları Türkiye’nin AB üyeliğinin kısa vadeli bir iş olmadığı tezini her düzeyde dile getiriyor. AB’nin, Doğu Akdeniz’deki çalışmalar yüzünden uyguladığı yaptırımların amacı da Ankara’ya baskı yapmak, Türk yönetimini AB için kabul edilir yönde politika uygulamaya zorlamak. Ayrıca Brüksel düzenli olarak Ankara’yı insan haklarını ihlal etmek, basın mensuplarına baskı yapmak ve ayrıca başarısız darbe girişiminin ardından muhaliflerini takip etmekle suçluyor" dedi.
AB ve ABD’nin mevcut eylemlerinin Türkiye’yi yönünü daha fazla Asya ekonomisine çevirmeye ve ŞİÖ üyeliği yönünde adımlar atmaya zorladığını kaydeden Dolgov, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ankara ve ŞİÖ arasında yakınlaşma süreci devam ediyor ama Türkiye bir NATO üyesi ve Türk elitinin Batı ile iş bağları çok güçlü, Batı yanlısı lobi çok güçlü. Türkiye şimdilik Batı ve Doğu’daki çıkarları ve müttefikleri arasında manevra politikasına bağlı kalıyor. Ama AB’nin yaptırım baskısı aniden güçlenirse veya ABD ile ilişkiler aniden kötüleşirse Türkiye daha emin bir şekilde Doğu’ya dönebilir."
