'YELTSİN'İN ONA DUYDUĞU GÜVENİN GÖSTERGESİ'
Rus siyaset uzmanı Sergey Bespalov, Putin'in başbakan vekili olarak atanmasının ve devlet başkanlığına aday gösterilmesinin beklenmedik bir gelişme olduğunu ifade etti.
Bespalov, "Putin, Güvenlik Konseyi Sekreteri ve FSB Başkanı olarak görev yaptığı için çok yeni bir kişi değildi. Yeltsin'in Putin'i bu iki göreve layık görmesi ona olan güveninin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor" dedi.
'HALKIN YELTSİN'DEN BIKMASI, KUZEY KAFKASYA'DAKİ SAVAŞIN SONA ERMESİ ETKİLİ OLDU'
Halk tarafından çok fazla tanınmayan Putin'in Mart 2000'deki seçimleri kazanacağına çok az kişinin inandığını ancak Rus liderin 4 buçuk ayda oylarını artırarak seçimleri birinci turda kazanmayı başardığını anımsatan Bespalov, bu başarıda halkın Yeltsin'den bıkması, Putin'in Yeltsin'in tam tersi bir portre çizmesi, disiplin siyasetçilerin görev alması ve Kuzey Kafkasya'da savaşın sona ermesi gibi faktörlerin etkili olduğunu belirtti.
'Siyasi Bilirkişi Grubu' Başkanı Konstantin Kalaçev, devlet başkanlığı koltuğuna oturan Putin'in önündeki temel görevlerin ayrılıkçılıkla mücadele, ülke birliğinin korunması ve ekonomik kalkınmanın sağlanması olduğunu kaydetti.
'OLİGARKLARI İKTİDARDAN UZAKLAŞTIRMAYI BAŞARDI'
"O dönemde Putin, Rusya'yı modern, gelişmiş ve demokratik bir ülkeye dönüştürmek isteyen kişi olarak görülüyordu. İlk görev süresinde halk kendisine büyük umutlar bağlamıştı ve Putin, bu umutları gerçeğe dönüştürdü" diyen Kalaçev, ikinci görev süresini 'sonuç alma dönemi' olarak niteleyerek, Rus liderin ekonomik büyümeyi sağlamayı, siyaseti iş dünyasından ayırmayı, oligarkları iktidardan uzaklaştırmayı başardığını vurguladı.
'LİBERAL REFORMİST BİR İSİM OLARAK SAHNEYE ÇIKTI'
Rusya Toplumla İlişkiler Derneği Başkan Yardımcısı Yevgeniy Minçenko, Putin'in üst düzey siyasete liberal reformist bir isim olarak girdiğini söyledi.
"Putin bir yandan ülkenin bütünlüğünü korudu, düzeni sağladı, büyük şirketlerin nüfuzunu kısıtladı, diğer yandan da Batı'yla ilişkiler kurmaya ve ülkede ekonomik büyümeyi sağlayacak reformlar yapmaya çalıştı" diyen Minçenko, sözlerini şöyle sürdürdü: "Putin, ekonomi projelerini hayata geçirmeyi başardı ancak Batı'yla ilişki kurmayı ve Rusya'yı Batı'nın bir parçası yapmayı başaramadı. Bunda Putin'in suçu yok, suç partnerlerimizde. Bu, Putin'i hayal kırıklığına uğrattı zira kendisi ideolojik olarak Batıcı bir siyasetçi."
'BATI, PUTİN'İN UZATTIĞI ELİ HAVADA BIRAKTI'
Kalaçev de Batı'yla ilişkiler konusunda şu görüşü dile getirdi: "Putin, Batılı ülkelerle eşit haklara sahip partnerler olmanın mümkün olduğunu düşünüyordu. Putin'in de düşündüğü gibi, Rus lider Batı'ya elini uzattı ancak o el havada kaldı."