Mehmet Acet, Yeni Şafak'ta "Toplum S-400’ler konusunda ne düşünüyor?" başlığıyla yayımlanan yazısı "Rus kargo uçakları Cuma gününden beri S-400 füze sisteminin parçalarını Mürted Hava Üssü’ne indiriyor. Getirilen füze parçaları hangara alınırken, gözler Washington’a çevrilmiş durumda" ifadesini kullandı.
"Daha önce bu sistemin bir çivisi dahi gelirse ağır bedelleri olacak diye tehditler savuran ABD’nin bu yeni durum karşısında nasıl bir tavır takınacağı merak konusu.
Son 6 günün özeti şöyle:
Pentagon, Cuma günü S-400 parçalarını taşıyan ilk uçak Mürted’deki piste indiği anda tepki vermek istedi. Ancak Beyaz Saray, açıklama yapılmasını engelledi.
Devamında basın toplantısı için yeni planlamalar yapıldı ama gerekli izin alınamayınca ertelemeler devam etti.
Nihayet Başkan Trump, Japonya’daki açıklamalarının bir benzerini yaparak topa girdi.
Sözlerinin bütününe baktığımızda, Trump’ın Osaka’da olduğu gibi, Türkiye’ye adil davranılmadığı tespitini tekrarlayan bir konuşma yaptığını söyleyebiliriz.
Merakla beklenen uzun konuşmanın özetini şu paragraf veriyor gibi:
‘ABD’nin sokulduğu durum çok zorlu bir durum. Tüm bunlarla beraber, bunun üzerinde çalışıyoruz, ne olacağını göreceğiz. Fakat cidden hiç adil değil.’
Bu sözlerden ve ifadelerin tamamından benim çıkardığım sonuç şu:
Atıf yaptığım basın açıklamasında Trump’ın yanında Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da vardı.
Trump, Türkiye ile ilgili sözlerini tamamladıktan sonra Pompeo’ya dönüp, ‘Mike ekleyeceğin bir şey var mı’ diye soruyor.
Pompeo da Trump’un hoşuna gidecek bir karşılık veriyor:
‘Hayır efendim, meseleyi çok güzel açıkladınız’ diyor.
Bu sözler üzerine egosu tavan yapan Trump, ‘Bence de öyle, doğru dedin’ diyerek sözlerini tamamlıyor.
ABD basınında çıkan haberlere göre, Türkiye’ye karşı yaptırım uygulanması konusunda Başkan’ı baskılayan isimlerden biri Dışişleri Bakanı Pompeo.
Ankara’da karar alıcı mekanizmalarda pozisyonu olan isimlere kulak verdiğimizde Pompeo ismine dönük soğukluk hemen kendini belli ediyor.
Üst düzey bir güvenlik yetkilisine göre, değirmen gibi adam öğüten Trump’ın ‘suyundan gitmeyi’ becerebilen tek isim Pompeo.
Bu sayede de koltuğunu korumayı sürdürüyor.
Trump’ın, atacağı adımlara dönük tutumuna Ankara’da ihtiyatla bakıldığını söyleyebilirim.
Son sözlerinde görüldüğü gibi Türkiye’ye hak veren, hatta Ankara’nın tezlerini dillendiren tutumu önemsense de, ne yapacağı sorusu etrafında oluşan ‘güvensizlik’ duygusu da kendini belli ediyor.
Tabii her durumda, Washington’da herkesin ağırlaştırılmış müebbetle yargılamak istediği Türkiye’ye karşı, böyle bir zamanda bu şekilde ‘kollayıcı’ bir üslup kullanılmasını da önemsemek gerekir.
Sözün burasında içeriye dönüp, S-400’lere toplumun bakışını yansıtan bazı verileri paylaşalım.
Optimar Araştırma’nın 13/15 Temmuz tarihleri arasında, 1826 kişi ile yaptığı Türkiye Gündemi Araştırması’nda insanlara S-400’lerle ilgili sorular da yöneltilmiş.
Ankete katılanların yüzde 63,2’si Türkiye’nin bu konuda doğru tavır gösterdiğini düşünüyor.
Yanlış tavır gösterildiğini düşünenlerin oranı ise, yüzde 10.6
Türkiye’nin mevcut siyasi atmosferi içerisinde S-400’ler konusuna verilen desteğin bu kadar yüksek çıkması dikkat çekici.
Araştırmaya göre, Ak Parti, MHP ve İyi Parti’li seçmenin S-400 politikasına verdiği destek daha yüksek görünüyor.
Ancak, CHP seçmenin yarıya yakınının (Yüzde 46.6) HDP seçmeninin ise üçte birine yakınının (Yüzde 28.6) bu konuda doğru tavır sergilendiğini düşünmesi de önemli bir veri.
Ankete katılanlara bu konuda ikinci bir soru daha yöneltilmiş:
ABD, bu nedenle Türkiye’ye ambargo uygularsa geri adım atılmalı mı diye.
‘Geri adım atılabilir’ diyenlerin oranı ise, yüzde 8.9’da kalmış.
İkinci veri bana birincisinden daha dikkat çekici geldi doğrusu.
ABD ambargosunun başlaması halinde bunun ekonomi üzerinde ciddi riskler oluşturma ihtimali bulunuyor.
Toplumun bunun farkında olmaması mümkün değil.
Aynı araştırmada Türkiye’nin en büyük sorunu nedir sorusuna verilen cevaplardaki ilk iki şıkkın aynı konuyla ilgili olduğu düşünüldüğünde (yüzde 44.8 ekonomi, yüzde 15.5 işsizlik diyor) insanların ‘Ambargo uygulansa bile geri adım atılmamalı’ görüşüne yüksek oranda destek vermesi, dikkate değer bir veri olarak karşımıza çıkıyor."