Yaptırımlar, Türkiye’nin AB’den önümüzdeki yıllarda alması öngörülen katılım öncesi mali yardımlarda kesintiye gidilmesini, ortaklık konseyi gibi ekonomi ve ticari ilişkilere ilişkin kurumsal ve üst düzey siyasi diyaloğun askıya alınmasını öngörüyor.
Peki AB’nin bu kararı ne kadar hukuka uygun ve meşru bir karar? Bu kararın arkasında esas olarak hangi faktörler yer alıyor?
Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan tanınmayan KKTC’nin Cumhuriyetçi Türk Partisi Mağusa Milletvekili Asım Akansoy, şu değerlendirmelerde bulundu:
Ada bölünmüş vaziyette ve adanın güneyindeki yapı, Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında Avrupa Birliği üyesi. Ve bu yapı içerisinde Kıbrıslı Türkler temsil edilmemektedir. Ancak ada bir bütün olarak AB toprağıdır. Bu arada Türkiye de tam üyelik müzakereleri her ne kadar verimli ilerlememiş olsa dahi Avrupa Birliği’nden kopmuş bir ülke değildir, her şeyden öte AB’nin sınır komşusudur. Dolayısıyla Avrupa Birliği, belli kararlar alırken bölgedeki dengeleri çok iyi gözetmek zorundadır, bölgedeki ülkelerin sorunlarını, sıkıntılarını ve pozisyonlarını iyi değerlendirmek zorundadır.
Dün alınan karar bence yanlı bir karardır. Yani Kıbrıs Cumhuriyeti’ni destekleyen bir karardır. Olayı sadece Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği üzerinden değerlendirerek böyle bir karar üretilmesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Kıbrıs Türk toplumunun büyük çoğunluğunun da bu görüşte olduğunu düşünüyorum. Çünkü Avrupa Birliği gibi büyük bir oluşumun bölgesel sorunları, hele Kıbrıs gibi bir konuyu çok daha hassas ve dikkatli değerlendirmesi ve ele alması gerekir. Bu olay gerçekten Avrupa Birliği’nin yanlı bir tutumunu göstermektedir diye düşünmekteyim.
AB kararının arkasında yatan sebeplere gelince, uluslararası ilişkilerde olaylar birbirinden bağımsız, birbirinden bağlantısız olarak değerlendirilemez. Avrupa Birliği’nin bu kararının arkasında aslında bir şekilde NATO’nun da bir duruşu mevcuttur diye düşünmekteyim ki, bunun arkasında Türkiye’nin son zamanlarda daha bağımsızlıkçı bir dış politika izlemeye çalışması ve bu bağlamda S-400’leri alması görüşüne katılmaktayım.
Konu kesinlikle sadece Kıbrıs konusu değildir, doğal gaz konusu değildir, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliği konusu değildir. Aynı zamanda Türkiye’nin de S-400’ler ile ilgili tutumuna karşı bir karşı tavırdır, bir cezalandırma yaklaşımıdır. Fakat ülkeler kendi dış politikalarını kendileri belirler, kendi tercihlerini kendileri ortaya koyar. Dolayısıyla bu yönde Türkiye’ye baskı yapmalarını kabul edilebilir bulmuyorum.