Cem Küçük, Türkiye gazetesinde "YSK'nın kararına saygı duyalım" başlığıyla yayımlanan yazısında "Türkiye'nin demokrasi tarihinde utançla anılacak dönemler var. Darbeler, cunta girişimleri, haksız yere kapatılan partiler, millî iradenin yok sayılması bunlardan bazıları. Ancak en kepaze olanı 1946 seçimleriydi. O seçimlerde oylar açık kullanılmış, sayım gizli yapılmıştı" ifadesini kullandı.
Küçük sözlerine şöyle devam etti:
Hâlbuki sandık her şeydir. Çünkü demokrasilerde sandık dışında çare yoktur. Elbette seçimlerde itirazlar olur. Oylar yeniden sayılır. Düzeltmeler yapılır. Olmadı, itiraz edilir. Oylar bir daha sayılır. İlçe Seçim Kurulu'na itiraz edilir, İl Seçim Kurulu'na gidilir, oradan da YSK'ya başvurulur. Bunların hepsi demokrasilerde vardır.
Şimdi benzer süreç İstanbul için işliyor. AK Parti itirazlarını yaptı, bazı ilçelerde bütün oylar, bazı ilçelerde geçersiz oylar yeniden sayılıyor. En nihayetinde YSK kararını verecek. YSK ne karar verirse versin, saygı duymak zorundayız. 'Ben YSK kararını tanımıyorum', ‘YSK'nın kararı hukuksuzdur' gibi kararlar ancak demokrasiye zarar verir.
Demokrasi; istemediğimiz, sevmediğimiz parti ya da kişi seçim kazandığında bunu kabullenme sanatıdır. Çıkacak sonuca göre desteklediğimiz kişi seçilirse YSK iyidir, seçilmezse kötüdür anlayışı tarihin çöplüğüne atılmalıdır. YSK'nın kararı ne olursa olsun saygı duyalım.
KAZA GELİYORUM DEMEDEN UYARMAK…
Türkiye'de âdettir. Bir olay vuku bulmadan önce bir avuç insan dışında kimse konuşmaz. Olay olduktan sonra, 'Ben demiştim'lerden geçilmez ortalık. Medyada böyle tiplerden çok var. Say say bitmez.
31 Mart seçimlerinin kolay geçmeyeceği malumdu. Aklı başında herkes bunu biliyordu. Seçimlerin zor geçeceğinin birinci işareti ekonomiydi. Bu sütunlarda 28 Kasım 2011'de ‘Cüzdan, yerel seçimler ve değişen denge' başlık yazıda şunları yazmıştık:
‘Türkiye içeriden ve dışarıdan çok saldırıya uğradı ama hepsini bertaraf etti. 24 Haziran seçimlerinde millet Erdoğan'la AK Parti'yi birbirinden ayırdı. AK Parti yüzde 42,5'a düştü. Şimdi de yerel seçimlerde adaylar yarışacak. Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın kendisi yarışsa rahatlıkla kazanır.
Ne var ki maaşları zamlanmadı.
AK Parti mutlaka bu sorunun belirleyici olduğunu görmeli. Berat Albayrak çok iyi bir sınav veriyor, ilk başlarda yaşanan türbülansı kontrol altına almış durumda. Fiyatlar olması gereken noktaya çekilmeli. Şu an ekonomi hâlâ iyi değil. Bankalar tüketicinin iflahını kesiyor. Ocak ayında asgari ücret düzenlemesi bütçe dengesi de hesaba katılarak iyileştirilmeli. Hâliyle işçi, memur ve emekli maaşları da.'
'BUNU KİMSE TARTIŞAMAZ'
Cumhur İttifakı Türkiye'de aldığı oy bakımından çok başarılı olmuştur. AK Parti açık ara seçimin 1. partisi ve galibidir. Bunu kimse tartışamaz. Büyükşehirlerdeki kayıpların sebebi ise yukarıda alıntıladığım kısımdır. Ekonomi ile ilgili sorunlar büyükşehirlerde daha çok hissediliyor.
Gene bu sütunlarda 12 Kasım 2018'de ‘Dikkat! Yerel seçimlerde beklenmedik sürprizler yaşanabilir' başlıklı bir yazı yazmıştım. Oradan da şunu alıntılayalım:
Mesela Bursa'da seçimleri yüzde 65-70'le kazanmak var, bir de 45'le kazanmak. Bence AK Parti Bursa gibi güçlü olduğu illeri alır ama yukarıda saydığım sebeplerden ötürü oyu düşebilir. Bu durum aynen 24 Haziran'da Erdoğan'a yüzde 65 oy verip AK Parti'nin oyunun yüzde 42'ye düşmesine benzeyebilir.
ADAYLARIN ÖNEMİ
İşte adayların farkı ve önemi burada ortaya çıkıyor. Yeni, taze, yıpranmamış, halka tepeden bakmayan adaylar sıkıntıyı ortadan kaldırabilir. İstanbul ve Ankara'da şayet aday olursa Süleyman Soylu ve Binali Yıldırım'ın kazanacağını düşünüyorum. İzmir'de çok iyi bir adayla oylar artsa bile AK Parti'nin orada seçim kazanması zor.
Bursa'da AK Parti az farkla kazandı. Normalde en az 10 puan fark atmalıydı. Ankara'da durum ortada. Adayın yerel seçimlerde ne kadar önemli olduğunu 31 Mart'ta da gördük. Her şeyi çantada keklik görmemek gerekiyor."