CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ve Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün Habertürk'te Veyis Ateş'in sunduğu ‘Akılda Kalan' programında soruları yanıtladı.
CHP tarafından İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı'na aday gösterilen Ekrem İmamoğlu, Habertürk'te Veyis Ateş'in sunduğu 'Akılda Kalan' programına konuk oldu.
İmamoğlu, burada Ateş'in sorularını yanıtladı.
Çocukluğuna dair bilgiler veren İmamoğlu, "Daha çok anne ile hayat geçirdim. Babam tüccardı, işle uğraşıyordu. Annem tarımla uğraşıyordu. Bizde tütün vardı. Pek bilinmez, Trabzon Akçaabat'ta tütün yetiştirildi. Tütünü hem topladık, hem dizdik. Aslında imece kültürü. Trabzon'da tütün birkaç yüzyıllık bir tarım. Çok çalışkan bir anneyle yaşadım ben. Sabahın 5'inden gecenin 12'sine kadar mesai, bir de beni büyüttü" ifadesini kullandı.
"Ben dizinin dibinde savaşı dinliyorum, var olmayı dinliyorum. İki kardeşinin şehit olduğunu biliyor. Dönersem Trakya'da hayat kurarım, diye düşünüyor. Köyde evde kimse yok. Büyük nine var, nine var. Dedem var, üç dul eş var. Dedem II. Dünya Savaşı'nda savaştan korunmayı çok önemserdi. Dedem Demokrat Partiliydi.
'BİZİM SOYADIMIZI NÜFUS MEMURU KOYDU'
Bizim soyadımız İmamoğlu. Aile kökümüz İmamoğlu. Bizim Osmanlı tapularımız var, orada İmamzâde diye yazar. Soyadı Kanunu çıkınca hiçbir aile ‘oğlu' soyadı alamamış. Daha sonra yasa değişiyor ve alıyorlar. Dedem gidiyor İmamoğlu soyadını istiyor, ‘olmaz' diyorlar. Bizim soyadımızı nüfus memuru koydu biliyor musunuz? Dedem kendini savundu diye ‘Müdafa' soyadını koyuyor, ‘Gıcık' diye de koyabilirdi. Karadeniz'de özellikle Köprübaşı ilçesi bunun kökenidir, oradan dağılmadır. Akçaabat'tan dağılmışız. Türkiye'nin pek çok yerinde vardır.
'BELEDİYE BAŞKANLIĞIMDA BİNLERCE MEAL DAĞITMIŞ BİRİSİYİM'
Ben iyi bir Kuran eğitimi aldım. İlkokula gitmeden Kuran okuyordum. 5 yaşında başladım. İlk dayağımı da orada yemiştim, çok garibime gitmişti, yadırgamıştım. Sonra daha keyifli gelmişti bana. Dindar, inançlı bir ailemiz var. İlmihali ciddi anlamda ezbere sunabilen, hafız gibi okuyabiliyordum. İnancımı kendi içimde yaşayan birisiyim. Bir tek şu var, benim yadırgadığım şey, Kuran'ı bize Türkçe öğretmediler. Tabii ki Arapça okuyalım ama anlamını da öğretselerdi. Ben belediye başkanlığımda binlerce meal dağıtmış birisiyim.
'EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLARDANIM'
'EŞİMİN ARKADAŞIMIN KIZ KARDEŞİ OLDUĞUNU ÖĞRENİNCE…'
Eşimle bir düğünde tanıştım. Arkadaşımın kız kardeşiydi. Öğrenince ‘eyvah' dedim. Gönül geri çekilmiyor, sen ne kadar gitsen de. Tanışmayı bir boyut ileriye götürdüm. Direkt ‘benim evleneceğim kadın' dedim. Önce arkadaşımın kapısını çaldım, mertçe konuştuk. Nasıl bir hayat düşündüğümü ifade ettim kendisine. Bana söylememiş gibi oldu kabul ettiğini. Süreç tatlıya bağlandı. 18 Kasım 95'te evlendik. Eşim 18 Kasım, oğlum 18 Kasım, evlilik tarihimiz 18 Kasım'dır. Bizim için özel gündür.
'ÇOCUKLARIN SEVGİSİNİ KAYBETTİĞİN AN SİYASETİ BIRAK DENDİ'
Kızım hayallerini 31 Mart sonrasına erteliyor. Yaptığım şeylerden gurur duyduğunu hep söylüyor. Beylikdüzü Yaşam Vadisi'ni sahipleniyor, ‘orası benim' diyor. Bir siyasi arkadaşım bana demişti ki, ‘eğer bu kadar çocuk sevgisini yakalamışsın, bu müthiş bir şey! Çocukların sevgisini kaybettiğin an siyaseti bırak'…
'AKÇAABATLI USTAYA GİTTİM, KÖFTE YAPMAYI ÖĞRENDİM'
Keresteciler sitesinde Akçaabat Köftecisi'nin yerini kurduk. Allah rahmet eylesin, rahmetli oldu. Bir hafta sonra adam ortada yok. Oysa dükkanın açılmasını o istedi. İş başa kaldı mı? Hem üniversite öğrencisi, hem inşaatçısıyım bir de restaurant çıktı. Sonra 95'te Üsküdar'da açtım. Ustanın morali iyiyse köfte güzel, evde kavga ettiyse köfte berbat. Akçaabat'a atladım gittim, orada meşhur bir usta var bana köfteyi öğretti. Artık her gün kaliteli köfte çıktı. Hep derim ki, ‘işini bilmiyorsan o işin patronu olamazsın'. Gittim en iyi yoğurdu Düzce'de, Kaynaşlı'da buldum.
'İLÇE BAŞKANLIĞI MÜTHİŞ BİR OKULDUR'
'SADECE KURUMSALLIĞA SAYGI DUYARIM'
Ben geri adım atmadım. Sadece kurumsallığa saygı duyarım. CHP'nin kurumsallığına sorulması gereken husus varsa izin alırım. Sorulmaması gereken bir şey varsa karar alırım. Basına, kamuoyuna açık tek bir cümlemi, yorumumu bulamazlar. Hasan Karakaya için izin almayı gerektiren bir şey yok. İlçede yaşıyor, ailesini ziyaret ettim. Vicdanen buna gerek duydum. Ölmeden iki gün önce bana hakaret dolu yazısı var. Telefonda konuştuk, şunu söyledi ‘sayın başkan biz de seni seviyoruz, bunun detayını konuşuruz, şu an Mekke'deyim, döner dönmez arayacağım' dedi. Sonra vefat etti. Vicdanen rahmet diledim. Ailesine gittim, çok da memnun oldular. Hakkımda 3 tane hakaret dolu köşe yazı yazmıştı. Dava açma hazırlığı yaparken, sadece bir konuşmak istedim, diyalogla düzeltmeye çalıştım, ama Hac'dan cenazesi geldi.
'EVDE AİLECE HABER İZLEMİYORUZ'
'BEN HİSSEDİYORUM BUNU. 31 MART'TA BİR DEVRİM OLABİLİR'
Bence değişim isteniyor. Başta dil değişimi. Şu anda ben kendimi siyasette sahaya yansıtıyorum. 31 Mart'ta bir devrim olabilir, ben hissediyorum onu. Beklenmeyen insanlar siyasi reflekslerini bir günde değiştirebilir. Değiştireceğine inanıyorum göreceksiniz.
'10 KASIM'DA CAMİDE KUR'AN OKUTUYORUM CEMEVİNDE LOKMA DAĞITIYORUZ'
İlçe başkanıyken başladım, belediye başkanıyken devam ediyor. Her 10 Kasım'da camide Kur'an okutuyorum, cemevinde lokmalar dağıtılıyor. Ben büyüklerimin mezarına gittiğimde dua ederim. Ben sadece Atatürk'e değil kendi dedemi, sizin dedenizi anıyorum. Onlar da milli mücadelenin içerisindeydi. Gençler ‘biz niye 10 Kasım'da mevlit okutmuyoruz' dediler. ‘Tam da yüreğimdekileri söylediniz' dedim.
'MHP'NİN YÖNETİCİLERİ BENİ HAKLI BULDU'
'BIRAKTIĞIM YERE BİR DAHA ASLA GERİ DÖNMEM'
Beylikdüzü'nde tamamlamak istediğim bir şeyler var dedim. Ama kararlılık sürece liderlik yapmanın en baş unsurlarından bir tanesi. Kararlılık liderden beklenen bir şey. İki kararlılığım var. Bir istenildiğim yerde bir karar verdim yola çıktım. İki bıraktığım yere asla bir daha geri dönmem. Orada bir ekip var, başkan var, iyi biliyorum, onun da yetiştireceği insanlar var. Büyükşehir belediyesini kazanacağım yine Beylikdüzü'ne hizmet edeceğim.
'KARAR VERİP YOLA ÇIKTIM'
Toplumla diyalog gücüne inanıyorum. Zamanlamayı kendi zihnimde tabii ki tartıştım. Daha mı erken olmalıydı? Önünüzde 100 gün vardı, her şeyi yapacaksınız. Ben kendi koşullarıma bakarım. Benim kararım ‘yapacak işlerim var' deseydim romantik olurdu. Rol almam gerekiyordu ve yola çıktım.
'İSTENİLMEK ÇOK KIYMETLİ BİR ŞEY'
'BEN ALIN TERİNE ÇOK KIYMET VEREN İNSANIM'
Belediyeci olmam, genç olmam, belediyedeki başarılarımın anlatılacak olması yüzünden istenildim. Efendim ‘belediye istihdam üretemez, iş bulamaz' diye açıklama yaptılar kendileri. Belediye başkanı olmadığı için bilemez kendileri. Sizin kapınızı 100 kişi çalıyorsa 50 kişi iş istiyor. İddia ediyorum alın teri olmayan, çalışıyor gözüküp çalışmayanların dışında kimseye çıkarmadım. Benden önce müdürlük yapan 10 kişi hala müdür benim ilçemde. Ben alın terine çok kıymet veren insanım. İnsan kaynakları mastırı yapmışım bir insanım.
'CUMHURBAŞKANIYLA GÖRÜŞMEM UZLAŞMA TALEBİDİR'
Sayın Cumhurbaşkanı'nı ziyaret edeceğim talebi değil ki bu. Ben İstanbul'da büyük şehir belediye başkanlığı yapmış yaşayan kişileri ziyaret edeceğim dedim. Rahmetli olmadan Ahmet İsvan Bey'i ziyaret etmiş birisiyim. Rahmetli olduktan sonra benim çektiğim görüntüler basıldı. Ben vefalı insanım. Partide emeği geçmiş insanlara vefa ödülü veriyorum. Ben bu kararı verdim. Genel başkanımı aradım, kurumsal tavır bu. uygun görür müsünüz dedim. Direkt net cevap: Kesinlikle gidebilirsiniz. Bu aynı zamanda bir uzlaşma talebidir. Bence bu bir geçmişe duyulan vefa ve uzlaşma talebidir.
'BEN ‘SİZİN CUMHURBAŞKANLIĞI TARAFINIZDAN OY İSTİYORUM' DEDİM'
'BEN ADAY OLUNCA ‘İSTANBUL İTTİFAKINA TALİBİM' DEDİM'
İkisi aynı anda bu ülkeye çok doğru gelmedi. Köyde ihtiyar heyeti aranır. Biz uzlaştırıcıyı severiz. Abidir, amcadır, büyüğümüzdür. Cumhurbaşkanlığı böyle bir şey, belediye başkanlığı da tam böyle bir şeydir. Adil olmalısınız, herkese eşit olmalısınız. İstanbul'da ‘Ben İstanbul'un ittifakına talibim' dedim. İçinde HDP, MHP, BBP, Vatan Partisi, Saadet Partisi her şey var.
'BUNU BANA SÖYLEYENLERİN HDP'Lİ AİLE DOSTLARI VAR'
Çok üzülüyorum. HDP Türkiye'nin resmi siyaseti partisi mi? Evet. HDP'ye oy verenler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı mı? Evet. Türkiye'de 82 milyon vatansever insan olduğuna inanıyorum ben. İnsanları kategorize etmek, terörist diyen nitelemek bu ülke için en büyük tehdit. Ben İstanbul'da 16 milyon vatansevere hitap ediyorum. Bunun içinde HDP'lisi de var, BBP'lisi de var çok net. Dolayısıyla o şekilde insanları tanımlayanlar suç işliyor. Bugün Siirt'li bir vatandaş gelip, ‘içim yanıyor, ben şehit aileseyim, beni terörist olarak tanımlıyorsunuz' dedi. Toplumda gözyaşıyla insanlar geliyor ve ‘ben teröriste benziyor miyim?' diye tepki gösteriyor HDP'liler. Bunu bana söylemeye cesaret edenlerin HDP'ye oy veren aile dostları var, kapı komşusu var.
'BANA OY VERMEYENLER PİŞMAN OLACAK ÇÜNKÜ ONLARI MUTLU EDECEĞİM'
HDP ile organik bağım yok. Ama siz çok değerli şehir plancısısınız, size iş teklif ediyorum. Dönüp sizin HDP'li mi olacağınıza bakacağım. Ben AK Partili insana bile iş teklif etmeyi düşünüyorum. Bana oy vermeyenler pişman olacaklar dedim. Çünkü en çok onları mutlu edeceğim. Ben 10 yıl AK Parti tarafından yönetilmiş bir ilçede nasıl yüzde 13 fark atabildim. Beni pazarda bir hacı amcanın iki yakamdan tutup ‘ne işin var o partide' dediğini biliyorum. Bu kötü bir takıntı. Bu belki benim partililerimde var.
'İNSANLAR BENİM DEMOKRATLIĞIMA EYLEMLERİMLE KARAR VERSİN'
Ben o teyzemizin çok masum olduğunu biliyorum. Bugünkü siyasi atmosferin kurbanı aslında. Tanımadığı insana kin duyan milyonlarca insan var bu ülkede. Beni tanımadan ‘sağcı, faşist, MHP'li, solcu' dediler. ‘Beni tanıyın, bir çay içelim, konuşalım ondan sonra karar verin' dedim. Bırakın terminolojilerin üzerinden tanımlamaya. Ben demokrat bir insan olduğuma yüzde yüz inanıyorum. Vatandaşlar benim eylemlerimle demokrat olup, olmadığıma karar versin istiyorum. Gerçekten sola, sosyal demokrat bir ablanın çıkıp, benim için ‘Benden daha sosyal demokrat bir insan var karşımda' dedi. Hiç unutmam o insanı.
'TANZİM SATIŞIN BİR KÜLTÜRÜ VAR BÖYLE OLMAZ'
'İSTANBUL'DA DEPREM OLSA ÇOK BÜYÜK SIKINTI YAŞANIR'
Ben aynı zamanda inşaat üretmiş birisiyim. Ben Düzce'de, Gölcük'te deprem olduğunda oraya gitmiş birisiyim. Ben bu işi biliyorum çok net. Beylikdüzü'nde 15. katta depremi yaşadım, kendi yaptığım binada. Sonra Avcılar'dan girdim, yıkılan binalar olmuştu. Binalar önünde toplanmıştık. Başladılar bana sarılmaya, ‘sen bize sağlam evler yaptın' diye. Keşke bir günde herkesin evini sağlamlaştırmak isterdim. Kartal'daki olay bile bir mahalleyi, Kartal'ın büyük kısmını felç etti. Allah esirgesin deprem olduğunda İstanbul çok büyük sıkıntı yaşar. İstanbul'un yarasını Türkiye sarmakta zorlanır.
'ALTINDAN KALKAMAYAN VATANDAŞA KONUT DESTEĞİ VERECEĞİZ'
20 senede deprem adına hiçbir şey yapılmadı denebilir. Daha acı bir şey söyleyeyim. Beylikdüzü'nde bir semtim var. Kentsel dönüşüm için büyükşehir belediyesinde mücadele verdim, siyaset yaptılar. Evet dedikleri kararı o gün meclisten geri çektiler. Sebep ne biliyorsunuz? ‘Bunu geçirirseniz biz İmamoğlu'nu Beylikdüzü'nde bir daha yıkamayız'. İnsanların evlerini yenilesi için destek vereceğiz. İmkanı olmayan vatandaşlarımız var. Altından kalkamıyor, ona sosyal konut projesi. Onu biz finanse edeceğiz. İstanbul'da milyarlarca lira rant elde edilen bir gelir var.
'İSTANBUL SIKIŞIK TRAFİKTE DÜNYADA İKİNCİ KENT'
Ben sayın Yıldırım gibi harita çizmeyeceğim, ondan iyi çizerim ama. 39 ilçe var, bu şehrin koordinasyonu yok. Gelin 5 ilçe aynı sorunu yaşıyorsunuz, gelin trafiği tartışalım denilmiyor. Şu caddeyi tek yön yapsak şu sorun bitecek deniliyoruz. Bazen insanların trafikteki tecrübeleri bile çözümdür. Herkes süreçte olacak. Ortak akıl masası olacak. Dünyada 165 kent içerisinde durağan trafikte 144. sırada İstanbul. Dünyanın en sıkışık trafiği konusunda ikinci. Moskova birinci. Bu istatistikler bu yönetim döneminde olmuş. 90'lı yıllarda deniz ulaşımı yüzde 10'larda şu anda yüzde 2'lere geriledi. Bir koordinasyon, iki metro. Raylı sistem burada en değerli iş.
'BUNU HAYAL ETTİĞİMDE ÇİZGİ FİLM GİBİ GELDİ BANA'
Biz 5 yılda 240 kilometre metroyu hedefliyoruz. Ben sayın Yıldırım'ın çok ilgimi çeken bir çözüm önerisi var. Aynı hızda giden bir trafik. Ben hayal ettiğimde çizgi film gibi geldi. Trafik durmayacak ama 20 kilometre akan trafik yapacağız dedi. 750 metre mesafe diyor, o bizim projemiz. Dünyada en fazla yürüyerek ulaşılan şehirlerin başında İstanbul. Günde 10 kilometre civarında yürüyerek ancak erişime ulaşabiliyoruz. Öyle yerler var ki, 17-18 kilometre yürümek zorunda.
'DSP'LİLER DE BİZE OY VERECEK. ŞİŞLİ'DE CHP KAZANACAK'
'15 TEMMUZ TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİNDE UTANÇ VERİCİDİR'
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin utancıdır. Böyle bir darbe girişimini yaşamak bizim için utanç verici. Ne yazık ki, devletin içine sızmış, göz göre göre, yıllar öncesinden bunu Uğur Mumcu, başkaları yazmış. Bu tehdidi anlatmış. Geldi geldi, günün sonunda bizi buldu. Terör örgütünün o gün bize yaşattıkları Türkiye tarihinde utanç vericidir.
'POLİS MEMURU ARKADAŞ ‘EKREM ABİYİ TANIRIM' BEYANINI VERDİ'
O gün kadınlara yapılan saldırıyı takip etmek adına kendimi mesul hissettim. Gürpınar mahallesindeki o ablaları savundum. Gürpınar mahallesinde karakol basmak mı? Polisler en çok beni sever. O konuda soruşturma izni yok. Hakaret edildiği söylenen polis memuru arkadaş, ‘Yok öyle bir şey, Ekrem abiyi tanırım' diyor. Siyahı beyaz nasıl yapıyorlar, çok marifetliler.
'FOLKLOR BANA GURUR VERİYOR'
Horonu özel hoca tutarak 20'li yaşlarda öğrendim. Başka oyunlar da oynarım. Folklor bana şunu veriyor, gurur duyarsınız. Horon hareketlilik ve ritmi yakalamaktır. Bana horon dersi veren hoca, ‘kemençeyi içinde hissettir' dedi. Bunu hiç unutmam.