Yıldırım, “Öncelikle Münbiç Suriye toprağıdır, orada her ne yaşanmış olursa olsun egemenlik hakkı Suriye devletine ve halkına aittir. Şunu gözden kaçırmamak lazımdır. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliği o topraklardan Türkiye’ye yönelecek tehdidin sonu olur. Çünkü her iki ülke de bu tehdidin yabancı bir güç tarafından kullanmasının sonuçlarını yaşayarak gördü” diye konuştu.
Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
‘TÜRKİYE’NİN KONTROLÜNDE OLAN ÖSO UNSURLARININ BİRKAÇ ADIM SONRA SURİYE ORDUSUNA EKLENMESİ KAÇINILMAZ’
— Türkiye’nin Rusya ile yapacağı görüşme sonuçlanmadan, Suriye’nin Münbiç’e girmesini beklediğini sanmıyorum. Ancak bunun bölgesel ittifakı da hızlandıracağını düşünüyorum. Bunun en önemli kanıtı da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘eğer Münbiç’teki YPG unsurları bastırılırsa Türkiye’nin harekâtına gerek kalmayacağı’ yolundaki açıklamasıdır. Bu, koşulların belirlediği politik gelişmelerin, liderleri sürüklediğini gösteriyor.
‘NE SURİYE HALKI YA DA ÖSO ÜLKESİNİ DEĞİŞTİREBİLİR, NE DE SURİYE DEVLETİ HALKINI DEĞİŞTİREBİLİR’
— Ne Suriye halkı ya da ÖSO ülkesini değiştirebilir, ne de Suriye devleti halkını değiştirebilir. PYD ise mecburen Suriye’ye biat edecek, PKK kaçınılmaz olarak bitecek. ABD bundan elbette rahatsız olur. Ancak bir tek Amerika yok artık. İki Amerika var. Biri Amerika’yı bu kanlı harekâtlara sürükleyen Donald Rumsfeld gibi NeoCon takımının kurduğu, devletleşmiş şirketler, diğeri de batı Asya’daki kanlı soygundan akan paranın bu şirketlerin hazinesine gittiğini gören ve buna tepki olarak Trump’ı seçenlerin Amerikası.
‘RUSYA’NIN DA TÜRKİYE’NİN VE KENDİ BÖLGESEL KONUMUNUN ÇIKARLARINI DAHA ÇOK DÜŞÜNEN BİR TUTUM ALMASI GEREKİR’
— ABD, Türkiye’nin yerine hiçbir ülkeyi koyamayacağını gördü. Bozduklarını düzeltmeye çalışıyor ve bunun için iktidarın Osmanlıcılık zaafını kullanmaya çalışıyor. Bu noktada Rusya’nın da Türkiye’nin ve kendi bölgesel konumunun çıkarlarını daha çok düşünen bir tutum alması gerekir. Astana sürecinin bozulmaması ve Amerika’nın Türkiye’yi tekrar kendi cephesine çekme çabasına karşı Türk çıkarlarını ve kaygılarını önceleyen bir politika izlemesi çok önemli. Süreç bölge ülkelerinin kaçınılmaz ittifakıyla sonlanacak gibi görünüyor. Yani yeniden çok kutuplu bir dünya düzeni kuruluyor. Bu düzende kilit ülke Türkiye. Türkiye ne taraftaysa o taraf bir adım önce olacak. Ve Türkiye Avrasya’daki büyük ortaklığın kurucularından biri.
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.