‘TÜRKİYE'DE KİMSE İRADESİYLE VERGİ VERME KONUSUNDA İSTEKLİ DEĞİL'
Gidiyorsunuz marketten sigara alıyorsunuz. 10 liralık sigara içen biri de aynı vergiyi veriyor, 20 bin lira kazanan da aynı vergiyi veriyor. Adil olmak lazım herkesin gelirine göre vergi vermesi lazım. 2 bin lira alanla 20 bin lira alan aynı vergiyi veriyorsa burada bir eşitsizlik var demektir. Bir de sosyal tarafı var bunun: Gelir dağılımını bozuyorsunuz. Kısa vadeli sorun çözümleri var bir de yapısal çözümleri var: Bizim gibi ülkelerde vatandaş olmak için genellikle kan ilişkisi aranır. Anne babanız burada doğmuşsa siz de vatandaş olursunuz. Ama vatandaşlık dediğiniz şey para kazanınca o ülkeye olan sorumluluklarınızı yerine getirmektir vergi vermektir. Vergi vermiyor kaçırıyorsanız o zaman sizin o ülkeyle vatandaşlık bağınızın olmaması gerekir. Dünyanın vergiye ağırlık veren ülkelerine baktığınızda eşit vergi eşit hak sloganıyla karşılaşırsınız. Türkiye'de kimse iradesiyle vergi verme konusunda bilinçli değil. 2001 yılında hazinede görevliyken bankalara olan borçlar tartışılıyordu. Bir çiftçiyle konuşurken ben vergi vermem, devlete para mı ödenir dedi. Devleti baba olarak görüyorsunuz ve ona para ödenmez gibi görülüyor. Bugün herhangi bir kahveye gidelim, Kardak'ta sorun var haydi yürüyelim diyelim o kahvede kimse kalmaz herkes oraya kurtarmaya gider. Ama aynı insanlara devlet sıkıntıda vergilerimizi verelim deyin size bakışları değişir. Bu bir anlayış önce bunu değiştirmemiz gerekiyor. Bunu yaparken devletin yapması gerekenler var: Çok kazanandan çok vergi alınması gerekir. Fransa'da aşağıdan bir mesaj verildi. Macron o mesajı aydım dedi ve ekonomide hareket sağlamaya çalışıyor. Bizim sorunumuz aşağıdan mesaj alamamamız. Bizim aşağıdan iletişim kanallarımız kapalı. Servet üzerinden vergi almaya çalışacağız. O zaman büyük şirketlerin vergi borcu silinemeyecek.