CIA'nın değerlendirmesinde, Suudi Prens'in ayrıca Ağustos 2017'de, yakınındaki isimlere, Kaşıkçı'yı Suudi Arabistan'a dönmeye ikna etme çabalarının başarılı olmaması halinde "Onu, Suudi Arabistan'ın dışında (yurt dışında) yemleyip, bir şeyler ayarlayabiliriz" dediği iddia edilerek, Veliaht Prens'in Kaşıkçı planından önceden haberdar olduğu çıkarımı yapıldı.
Selman'ın eski başdanışmanı Suud el-Kahtani'nin, Kaşıkçı'yı öldüren 15 kişilik ekibi denetlediği ve aynı zamanda da ekibin İstanbul'daki lideriyle doğrudan iletişim halinde olduğu öne sürülen belgede, Muhammed bin Selman ile Kahtani arasındaki mesajların içeriğinin bilinmediği belirtildi. Belgede, mesajların hangi biçimde gönderildiği bilgisi de paylaşılmadı.
Değerlendirmede, Kaşıkçı'yı öldürmek için gönderilen Suudi ekibin, Prens Muhammed'in Kraliyet Muhafızlarındaki en üst güvenlik birimlerince ve Kahtani'nin başında olduğu, Suudi Kraliyeti'nin basın işlerinin yürütüldüğü birim içinde toplandığı ifade edildi. Selman'ın izni olmadan operasyonu yürütmesinin çok muhtemel olmadığı yorumunda bulunuldu.
2015'ten bu yana Selman'ın, "Kahtani ve Basın İşleri ve Araştırma Merkezine (CSMARC), muhaliflerini yurt içinde ve yurt dışında, 'bazen şiddete başvurarak hedef almalarını emrettiğinin' ileri sürüldüğü belgede, Kahtani'nin, '2015'te diğer hassas operasyonları sürdürürken, Veliaht Prens'in iznini açıkça talep ettiği' aktarıldı.
Kahtani, özellikle Veliaht Prens'in göreve gelmesiyle oluşan Suudi Arabistan'ın yeni politikalarını benimseyen önemli kişilerden biri olarak biliniyor.
Bir CIA sözcüsü rapor hakkında yorum yapmayı reddederken, bir Beyaz Saray yetkilisi de Beyaz Saray'ın istihbarat konularında yorum yapmadığını söyledi. Suudi Arabistan Büyükelçiliği ve Kahtani'den de konuya ilişkin yorum yapılmadı.
ABD yönetimi, Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesiyle bağlantılı oldukları gerekçesiyle Selman'ın Kahtani ve Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosu Muhammed el-Katibi'nin de aralarında bulunduğu 17 Suudi hakkında yaptırım kararı almıştı.
Washington Post gazetesinin haberinde, CIA'in, Kaşıkçı'nın öldürülmesi emrini Selman'ın verdiği sonucuna ulaştığı iddia edilmişti. Bin Selman'ın Kaşıkçı cinayeti konusunda önceden bilgi sahibi olduğu yönündeki iddiaları reddettiğini dile getiren ABD Başkanı Donald Trump ise "Belki (Muhammed bin Selman) biliyordu, belki de bilmiyordu" şeklinde yorum yapmıştı.
Suudi Arabistan Başsavcılığı Sözcüsü Şelan eş-Şelan, Kaşıkçı'yı öldüren ekibi kurma emrini eski İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed el-Asiri'nin verdiğini, öldürme emrinin ise ekibin başkanı tarafından verildiğini söylemişti. Şelan, "Kaşıkçı'nın öldürülmesi olayında 5 kişinin idamı istendi" ifadesini kullanmış, ayrıca cinayetle ilgili 21 şüpheliden 11'ine suç isnat edilerek dava dosyasının mahkemeye gönderildiğini belirtmişti.
Suudi Arabistan'ın 15 kişilik bir ekip göndermesine dair Şelan, ekibin Kaşıkçı'yı ülkeye dönme konusunda ikna için gönderildiğini ve bu nedenle ekip oluşturulduğunu savunmuştu.
Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz Al Suud, Kaşıkçı'nın ülkesinin İstanbul'daki başkonsolosluk binasında öldürülmesi üzerine üst düzey 5 kişiyi görevden aldırmıştı. Bu kişiler arasında Kahtani ismi öne çıkmıştı.
Öte yandan, Kaşıkçı'nın öldürülmesi sonrası görevden alınan Kahtani'nin, Suudi katillerle internet üzerinden Skype aracılığıyla iletişim halinde olduğu iddia edilmişti.
Suudi Arabistan istihbaratıyla irtibatlı olduğu belirtilen kaynaklardan birinin, Kahtani'nin, Kaşıkçı'nın konsolosluk binasında tutulduğu odaya kamera aracılığıyla bağlandığını söylediği ve bu bağlantı esnasında Kahtani'nin Kaşıkçı'yı aşağılamaya başladığı ve hakaretler ettiği de iddialar arasında yer almıştı.
Suudi gazeteci Kaşıkçı'dan, 2 Ekim'de Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna girdikten sonra haber alınamamıştı.
Suudi Arabistan yönetimi, 18 gün sonra gazeteci Kaşıkçı'nın konsoloslukta öldürüldüğünü kabul etmek zorunda kalmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından yapılan açıklamada, "Maktul Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018 tarihinde, evlilik işlemleri için girdiği Suudi Arabistan Krallığı İstanbul Başkonsolosluğunda, daha önceden yapılan planlama doğrultusunda, başkonsolosluk binasına girer girmez boğularak öldürülmüştür. Cesedi, yine önceden yapılan planlama doğrultusunda parçalanarak yok edilmiştir" ifadesi kullanılmıştı.