Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından çıkarılan dergide yayımlanan makalede, seküler rejimlerin milyonlarca cana mal olduğu ve karın doyurmadığı iddia edildi.
Makalenin devamında şu görüş dile getirildi:
— Derine kök salmış etnik, dinî, siyasi, kabilevi güç yapıları kimi yerlerde sözde şeriatlar tesis ettiler. Ziyaüddin Serdar'ın da dediği gibi, Müslüman bilincinde müstesna bir mevkiye sahip olan şeriat kavramı ile anladıkları, ahlaki muhtevadan ve hikmetten sıyırılmış bir dizi şekilsel ceza ve yaptırımdı, bu cezalardan ziyadesiyle nasibini alanlar toplumun imtiyazsız kalabalıkları ve özellikle de kadınlar oldu. (Z. Serdar, Cenneti Arayan Adam, Mahya Yay., İstanbul 2017, s. 247 vd.) Şeriatı uyguladığını düşünen dengesiz yönetici elitler için şeriat kafadaydı; tüketim kültürlerine, ilişkilerine ve davranışlarına hâkim olan ise modernliğin popüler kültürüydü.
— Bunu tanımlayan en iyi kavram ‘zihinsel çatlama' olmalıydı. Başka yerlerde de seküler ideolojiler yöneten elitlerin âlî menfaatlerine basamak vazifesi gördü. Büyük bir kısmı aldatmacadan ibaret olduğu hâlde Müslüman halklara dayatılan bu toptancı, totaliter, teokratik düzenler sahiplerinin nazarında eşsiz birer dünyevi cennet tasarımıydı. Irak ve Suriye'nin Arap ırkçılığına dayalı Baas rejimleri; Körfez ülkelerinde şekilci, ahlaki muhtevadan yoksun şeriat (!) düzenleri; Kuzey Afrika'nın, Türkiye'nin, otoriter, seküler tek parti rejimleri; Endonezya'da önce Sukarno'nun, ardından Suharto'nun kanlı diktatörlükleri… Ve daha niceleri… Afganistan'da, İran'da, Malezya'da, Yemen'de, Uganda'da… Hemen her yerde… Hepsi halklarının özgürlük, adalet, eşitlik ve temsil taleplerine kulak tıkayan ama dünyevi cennet vaadinde birbiriyle yarışan, ideolojiler üzerine kurgulanmış bir dizi rejimdi.