YARGITAY YOLU AÇIK
Daire, tutuklu sanıklar Ahmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül'ün bu hallerinin devamına hükmetti. Bu kararla, tüm sanıklar hakkında ilk derece mahkemesince 'anayasayı ihlal' suçundan verilmiş ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları onanmış oldu. Sanıklara, karara karşı 15 gün içinde itiraz hakları bulunduğunu hatırlatan ceza dairesi, kararını Yargıtay yolu açık olmak üzere aldı.
Büyük salonda yapılan duruşmada, tüm sanıkların savcılık mütalaasına karşı beyanları alındı.
Tutuksuz sanık Mehmet Altan, mütalaaya karşı savunmasında Anayasa Mahkemesi'nin kendisi hakkında verdiği ihlal kararını hatırlatarak şunları söyledi:
"Anayasa Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda mahkemenizce tahliye edilmeme rağmen duruşmanın savcısı bu karara itiraz etti. Bu itiraz önce mahkemeniz, sonra da 3. Ceza Dairesi tarafından reddedildi. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun kararı mahkemenizce kabul edildi ve bu karar nedeniyle devlet bana tazminat ödedi. 21 Eylül'deki duruşmada, savcı tüm bunlar yokmuş gibi, benim yeniden müebbet hapse çarptırılmamı istedi. Hukuken böyle bir şey mümkün olabilir mi?"
Savcılığın mütalaasını eleştiren Altan, "Tüm sanıkları birlikte hedef alan, şahsi ayrıma gitmeyen bir mütalaanın hukuksal bir içeriği var mı? Lütfen savcı benimle ilgili suç olduğunu iddia ettiği delilleri göstersin'' dedi.
Tutuklu sanık Ahmet Altan da cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasını eleştirerek şöyle konuştu:
"Duruşma boyunca bir tek sanığın bile savunmasını dinlemeden, elindeki telefonla oynayan savcının mütalaasına bir bakalım. Savcının ilk saptaması, 'suçun maddi neticesi bulunmamaktadır.' Bir suçun maddi bir neticesi yoksa nasıl bir neticesi vardır. Hukukta 'manevi netice' diye bir şey var mı? Bizim karşımıza maddi ve somut kanıtlardan söz eden tek bir yargı mensubu çıkmadı."
'SİZ ANAYASAYI REDDEDİYORSUNUZ'
"Biz anayasaya uymayı reddeden yargıçlar ve savcılar tarafından yargılanıyoruz. Anayasayı reddeden bu yargıçlar ve savcılar, sadece kendilerinin bildiği gizli yasalara göre mi bizi yargılıyor? Bu savcı neden Anayasa Mahkemesi ve onun kararlarını yok sayıyor."
CEZA DAİRESİ BAŞKANI'NDAN İKİ KEZ 'UYARI'
Bu sırada araya giren Ceza Dairesi Başkanı Taner Akıncı, Altan'ı savunma hakkı kapsamı dışına çıktığı gerekçesiyle uyardı. Altan'ın konuşmasına "Savcı ciddi bir suç işliyor. Ben suç işlemiyorum. Anayasa Mahkemesi'ni yok sayamazsınız” diyerek devam etmesi üzerine yeniden araya giren Başkan Akıncı, "Esasa yönelik savunmanızı yapın. Savcı beyin kişiliğine yönelik saldırıda bulunamazsınız. 'Bu savcı' diyerek ithamlarda bulunuyorsunuz. Mütalaaya karşı savunmanızı yapın" diye ikinci kez uyarıda bulundu.
"Bir savcı nasıl Anayasa Mahkemesi’ni yok sayar, bunu sorma hakkına sahip değil miyim? Elbette buna karşı çıkma hakkım var. Savcı, bizim için ağırlaştırılmış müebbet isterken önündeki dosyayı bir kere okumamıştır."
Savunmasını "Sayın yargıç içinde subliminal, manevi cebir, soyut tehlike gibi yasalar ve hukukta hiçbir karşılığı bulunmayan bir dosya var. Umarım hukuka, anayasaya, yasalara uygun bir karar verirsiniz'' şeklinde tamamladı.
'DARBECİ DEĞİLİM'
Diğer sanıklar da savcılığın mütalaasını kabul etmediklerini ifade ederek, beraatlerini ve tahliyelerini istedi.
Mütalaaya karşı savunmasını yapan tutuklu sanık Nazlı Ilıcak, darbeci olmadığını, FETÖ'nün amacına hizmet etmek amacıyla suç işlemediğini ifade etti.
Ilıcak, "Hiçbir somut olguya dayanmayan niyet okumaya dayalı delilleri birbir çürüttüğümü zannetim, fakat hiç bir yargılama yapılmamış gibi ortaya koyduğum deliller yok sayılıyor" ifadelerini kullandı. Nazlı Ilıcak, 2011'de yazdığı bir kitapta dezenformasyon yaptığının iddia edildiğini belirterek, "FETÖ'nün olmadığı dönem ben ne dezenformasyon yapmışım bilmiyorum?" diye konuştu.
Hakkındaki bir diğer delilin ise HTS kayıtları olduğunu vurgulayan Ilıcak, "2006-2015 arası 5 kişiyle 3-5'i geçmeyen telefon konuşması. Bu tarihte bu isimlerin terör örgütü üyesi oldukları bilinmiyor. O HTS kayıtları aslında FETÖ ile bir bağlantım olduğunu değil aksine olmadığımı gösterir. Zira örgüt bağı, çok daha fazla telefon trafiğini gerektirir" şeklinde konuştu.
'BEN ATATÜRK KADINIYIM'
Ilıcak, 43 yıllık meslek hayatının hiçbir safhasında cemaate ait diye bilinen yayın kuruluşlarında çalışmadığını savunarak, "Ben niye cezaevindeyim, diye kendi kendime soruyorum. Amacı şeriata dayalı bir diktatörlük kurmak olan bir yapı bana ne menfaat sağlayabilir ki? Ben Atatürk kadınıyım. Bir şeriat devletini ben neden isteyeyim" dedi.
Mehmet Altan hakkında Anayasa Mahkemesi'nce verilen ihlal kararının kendisi için emsal olduğunu kaydeden Ilıcak, bu kararın kendisine de uygulanmasını talep etti. Yargıtay'ın şart koştuğu FETÖ üyeliği kıstaslarının hiç birine uymadığını savunan Ilıcak, şöyle devam etti: "Benim hiçbir eylemim suç teşkil etmiyor. Kitaplar, fotoğraflar, gazetede yer alan röportajlar suç değil. Hiç değilse yazılarımın ve tweetlerimin örgüt talimatıyla kaleme alındığı ispatlanmalıydı. Ben örgütün hiyerarşik yapısı içinde yer almamak suretiyle bilerek ve isteyerek örgütün amacına hizmet etmiş olabilir miyim? Bir kere ben bu cemaatin suç işlemek üzere kurulmuş, devleti ele geçirmeye kilitlenmiş, TSK içinde örgütlenerek darbe yapacak potansiyele ulaşmış bir yapı olduğunu 15 Temmuz öncesi idrak edemedim.
'BEN DİNDAR İNSANLAR DİYE SAYGI GÖSTERİRKEN ONLAR DİNİ İSTİRMAR EDİYORMUŞ'
FETÖ'nün amacına hizmet etmedim. Ben Balyoz ve Ergenekon davalarını desteklerken ilk başta benim amacım suç işleyen askerlerin de hesap verdiği bir Türkiye, askeri vesayetten kurtulmuş bir Türkiye idi. FETÖ'nün amacı ise Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmekmiş. Ben dindar insanlardır, diye saygı gösterirken, onlar dini istismar ediyormuş. 15 Temmuz öncesi cemaati hayırsever dindar insanlardan oluşan bir sivil toplum örgütü gibi görmem, hiçbir suretle suç işlediklerini bilip göz yumduğum şeklinde değerlendirilemez. Benim yanılgıya düşmem onların suç işlemesini kolaylaştırmamıştır."
Ilıcak, FETÖ'nün işlediği suçları destekleyen, önünü açan tek bir cümlesi bulunmadığını, kendisinin FETÖ'yle ideolojik bir bağlantısı ve menfaati olmadığını ileri sürdü.
Davanın bir önceki celsesinde savunma yaparken zaman zaman gözyaşlarını tutamadığını belirten Ilıcak, şunları söyledi:
"2 yıldır terörist, darbeci, casus gibi haketmediğim isnatlarla karşı karşıya kalmak, kelepçelenerek oradan oraya taşınan bir eşya muamelesi görmek. Türkiye'nin daha özgür, daha demokrat bir ülke olması için gösterdiğim çabanın kenara atılması… İşte bütün bunların biriktirdiği bir acı benim gözlerimden akan. Hayatım kadar sevdiğim memleketimde uğradığım haksızlık çok canımı yaktı. Bu haksızlığa son verin. Benim gibi köşe yazarlarının hemen hepsi tahliye oldu. Zaman gazetesinde yazanlar da dahil. Ben hiçbir suç işlemedim. Beraatimi talep ediyorum."