CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, düzenlediği basın toplantısında dış politikada yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi. Soçi Mutabakatında Türkiye'ye çok büyük bir sorumluluk düştüğünü kaydeden Çeviköz, şöyle konuştu:
‘TÜRKİYE İDLİB'TE İMKANSIZ BİR GÖREVİ YERİNE GETİRMEYİ TAHHÜT ETMİŞ BULUNUYOR'
— Türkiye İdlib'deki ılımlı ve radikal grupları birbirlerinden ayırmak gibi neredeyse imkansız bir görevi yerine getirmeyi taahhüt etmiş bulunuyor. Bu çok kritik bir durumdur. Türkiye'nin bu sorumluluğunun gereği için gösterdiği çabalar sırasında Mehmetçiğin güvenliğinin her şeyden önemli olduğunun altını özellikle çizmek isterim. Ancak vahim olan, dünya kamuoyunda Türkiye'nin Suriye'de muhalefet adı altında gruplaşan terör örgütlerinin himaye ettiği şeklinde bir algının oluşmasıdır.
— Türkiye'nin İdlib konusunda özellikle 7 Eylül tarihindeki Tahran Zirvesi'nde ve 17 Eylül tarihindeki Soçi görüşmesinde izlediği tutum da bu algıyı ortadan kaldırmaya yardımcı olmuyor. Nitekim Rusya Türkiye'nin cihatçı örgütler üzerindeki nüfuzunu kullanmasını beklediğini defalarca belirtti. "
‘YANLIŞ SURİYE POLİTİKASI NEDENİYLE GİDEREK KABARAN FATURANIN EN BÜYÜK KALEMİ İDLİB'DİR'
Çeviköz, "Suriye'de terör örgütlerine TIR ve uçak dolusu silah verenler gelecekte bunun bedelini ödeyecek" denildiğini ifade ederek, "Biz de CHP olarak, yıllardır bunu dile getiriyor ve bu soruyu soruyoruz. IŞID'e kim destek verdi, Suriye'de terörün yuvalanmasına, ülkenin bir iç savaşa sürüklenmesine milyonlarca insanın evsiz-barksız kalarak ülkelerini terk etmelerine ve yüzbinlerce insanın ölümüne sebep olan kanlı bilançoya hangi davranışlar yol açtı? Bu soruların cevabı mutlaka verilmeli" diye konuştu. "Türkiye'nin yanlış Suriye politikası nedeniyle giderek kabaran faturanın en büyük kalemi İdlib'dir" diyen Çeviköz, 2015 yılında tamamen terör örgütlerinin kontrolü altına giren İdlib'in, Türkiye'nin dış politikada yaşadığı büyük sıkışıklığın son noktası olduğunu savundu.
‘TÜRKİYE'YE SIZMALARININ ÖNLENMESİ İÇİN HER TÜRLÜ TEDBİR ALINMALI'
— Bizim için hakikatten çok ciddi bir endişe konusu. Çünkü radikal ve ılımlı unsurların birbirinden ayrıştırılması fevkalade zor. Bu başarıldıktan sonra da silahlarını terk eden grupların nereye gideceği hakkında Soçi Mutabakatı'nda hiçbir açıklık yok. Bu açıklığın olmaması bizi ciddi bir şekilde endişelendiriyor. Maalesef bunların Türkiye'ye gelebilme ihtimalleri var. Bunun için elbette çok ciddi bir şekilde bir süzgeçten geçirilme ve bir eleme yapılması gerekiyor.
— Türkiye'ye karşı çok ciddi bir göç dalgası olacağından da söz ediliyor. Bu göç dalgası sırasında sivillerle birlikte içeriye sızabileceklerinden söz ediliyor. Onun için çok dikkatli olması gerekiyor ilgili makamlarımızın. Türkiye'ye böyle sızmalara yol açılmaması için her türlü önlemi almaları gerekiyor.
‘TÜRKİYE KAPI ARALIĞINDA EL SIKIŞILARAK SIRTI SIVAZLANACAK BİR ÜLKE DEĞİLDİR'
Türkiye'nin dış politikada sadece Suriye'de sıkışmadığını, ABD ile ilişkilerine ilişkilere bakıldığında da durumun hiç de iç açıcı olmadığını söyledi kaydeden Ünal Çeviköz, "İkili ilişkilerimizin bu kadar önemli bir sınamadan geçmekte olduğu bir sırada NewYork'ta Trump ile kapsamlı bir görüşme yapılamamış olmasını üzüntüyle karşıladığımızı belirtmek isterim. Türkiye kapı aralığında el sıkışılarak sırtı sıvazlanacak bir ülke değildir, olmamalıdır. Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na gidildiğinde ciddiye alınan, itibarlı ve hatırı sayılır bir ülke olarak ağırlandığı günlerin özlemini çekiyoruz" dedi.
‘TÜRKİYE, ABD İLE İRAN AMBARGOSUNU GÖRÜŞÜP KOLAYLIK SAĞLANMASININ YOLUNU ARAMALI'
ABD'nin bu yaptırım uygulamasında hiçbir muafiyet tanımayacağını özellikle dile getirdiğini vurgulayan Çeviköz, şöyle devam etti:
— Bizim elbette İran'dan almakta olduğumuz petrol ve doğalgaz, enerji ithalatımız bakımından önemli bir yer tutuyor. Bunun için Türkiye'nin ABD ile mutlaka ciddi bir şekilde görüşmesi, Türkiye'nin sıkıntılarının anlatılarak, Türkiye'ye en azından bu konuda bir takım kolaylıklar sağlanmasının yolunu araması gerekir.
— Aksi taktirde önümüzdeki kış aylarında İran'dan eğer doğalgaz ve petrol ithalatımızı sürdürmeye devam edecek olursak bu defa ABD'nin yaptırımlarının artan bir şekilde üzerimize baskı oluşturmasından da muzdarip olabiliriz. Bu vesileyle bunun Türkiye ile ABD arasında mutlaka görüşülmesi gereken konulardan biri olduğunu vurgulamak isterim.
‘ALMANYA VE AVRUPA'NIN DA TÜRKİYE'DEN BEKLENTİLERİ OLDUĞUNU UNUTMAMAK GEREKİR'
— Son birkaç yıldır Türkiye'nin başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkeleriyle ilişkilerinde yaşanan tıkanıklığın aşılması için ciddi diplomatik çabalara ve girişimlere ihtiyaç var. Üst düzey devlet ziyaretleri de elbette bu tür girişimlerin başında gelir. Türkiye ile Almanya arasında son yıllarda yaşanan kırgınlıkların aşılması için önemli bir fırsat olarak gördüğümüz bu ziyareti safha safha tüm ayrıntıları ile yakından izliyoruz. Türkiye'nin Almanya'dan ve Avrupa'dan önemli beklentilerinin olduğu biliniyor. Ancak Almanya'nın ve Avrupa'nın da Türkiye'den beklentileri olduğunu unutmamak gerekir. Bunların başında Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerine, Gümrük Birliği'nin geleceği ile ilgili görüşmelere yeniden başlayabilmesi için gerekli zemini hazırlayacak adımları atması geliyor. Bu adımlar da Türkiye'de temel hak ve özgürlükler, basın ve ifade özgürlüğü, yargının işlevselliği ve siyasi otoritenin güdümünden çıkarılması ve Türkiye'nin yeniden bir hukuk devleti haline gelmesi gibi konularla yakından ilgili.
‘TÜRKİYE'NİN İNANDIRICI BİR TUTUM TAKINMASINDA YARAR GÖRÜYORUZ'
‘EKONOMİK SIKINTILARIN RAHİP BRUNSON İLE İLGİLİ OLMADIĞININ İTİRAFI OLMUŞTUR'
Türkiye'nin, ABD ve Almanya gibi, G20'nin üyesi olduğunu vurgulayan Çeviköz, sözlerini şöyle noktaladı:
— En azından, ekonomik göstergeler hala bu grubun içinde kalmamıza imkan sağlayacak düzeyde seyrediyor. Dünya yeni bir ticaret savaşının eşiğinde. Türkiye ekonomik bakımdan Son 16 yıldır artan biçimde dışa bağımlı ve kırılgan bir hale getirildi. Ekonominin düzelmesi için Ülkemizin bağımsızlığını zedelemeyecek adımlar atılması gerekiyor. Son günlerin en önemli gelişmesi, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu ekonomik sıkıntıların Rahip Brunson ile ilgili olmadığının itirafı olmuştur. Demek ki, ekonomik sıkıntılarımız suni manipülasyonlardan kaynaklanmıyormuş. Tedavinin en önemli unsuru teşhistir. Bu teşhis yapılabildiğine göre, artık tedavinin de gereken şekilde yapılmasını beklemek Türkiye'de yaşayan tüm yurttaşlarımızın hakkıdır.