Astana sürecinin ortakları olan Rusya Federasyonu-Türkiye ve İran liderlerinin Tahran’da düzenledikleri İdlib’in ana gündem maddesi olduğu zirve 12 maddelik bir sonuç bildirisiyle sona erdi. Suriye ordusu, Rusya ve İran’ın desteğinde İdlib’de BM terör örgütleri listesindeki El Kaide ve IŞİD’ı temizlemeye hazırlanırken, zirveye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘ateşkes çağrısı’ yapılması talebi damgasını vurdu. Rusya lideri Putin terör örgütlerinin masada bulunmadığını anımsatınca Erdoğan ‘silah bırakma çağrısını’ gündeme taşıdı.
Tahran zirvesi ve sonuçlarını 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Cahit Armağan Dilek ile konuştuk.
'ASTANA SÜRECİNİN DE BİTTİĞİNİ GÖSTERDİ'
Zirvedeki polemik bana şunu gösterdi, yanlışlıkla mı oldu bilemiyoruz. Garantörler arasında mutabakat olmadığını bir şekilde deşifre etti oradaki görüntü. Zaten hem karşılıklı yapılan açıklamalara da baktığımızda Rusya ve İran’ın birbirine daha yakın olduğunu gördük. Türkiye de onların karşısında bir pozisyon alıyor. Her ne kadar 3 tane garantör sanki ortak hareket ediyormuş gibi duygusu verdi. Televizyonlar önünde yaşanan bu kısa tartışmada mutabakat olmadığını deşifre etti. Bu 12 maddelik karar ile ilgili ‘dağ fare doğurdu’, hiçbir sonuç yok. İyi temenniler var, iyi niyet bildirileri var, onun dışında somut bir karar görmüyoruz."
'TÜRKİYE’NİN MENBİÇ VE FIRAT’IN DOĞUSU KONUSUNDA SURİYE VE RUSYA’YI DIŞLAMASI ABD İLE İŞ TUTTUĞUNU GÖSTERİR'
Dilek, Erdoğan’ın açıklamalarının anlaşılmaz olduğunu, hiçbir zaman terör örgütlerinin ateşkese dahil olmadığını ifade etti. Dilek, Erdoğan’ın daha önce mutabık kalınmış maddelere karşı bu çıkışının iç kamuoyuna oynamak olabileceğine dikkat çekti: "Putin çok nadir bir şekilde uyarmış oldu. Çünkü Astana sürecinde alınan kararlarda da bu var. Yani hiçbir zaman ateşkese terör örgütleri dahil olmadı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha bir hafta önce terör listesine aldıkları HTŞ’ye karşı ateşkes çağrısında bulunmasını çok anlaşılmaz buldum. Putin de olabildiğinde diplomatik şeyler içerisinde sert tepki gösterdi bence. Açıklamak durumunda kaldı, ruhuna hareket ediyoruz, karara da bunu koyduk dedi. Cumhurbaşkanlığı daha önce mutabık kalınmış 12 madde hilafına orada bütün basının önünde çıkış yapmasına acaba iç kamuoyuna mı oynadı, çünkü olmayacağını bildiği bir şeyi gündeme getirmesini manidar buldum."
Dilek, İdlib’de operasyon başlarsa, YPG’nin eş zamanlı olarak Afrin’de saldırıya geçebilme ihtimaline değindi. Dilek, Türkiye’nin İdlib’te sona gelindikçe ABD’ye daha yakın bir tavır aldığına dikkat çekti: "Türkiye, Rusya ile işbirliği yaparak aynı zamanda Amerika ile işbirliği yaparak Suriye’de iki tarafa da mavi boncuk dağıtıyor. Bu mavi boncuk dağıtmasının zararını da bir şekilde ödemeye başlıyoruz. Mavi boncuk dağıtıyoruz ama ne ona ne ona yaranamıyoruz ve Türkiye sanki İdlib’den sonra bu işin biteceğini görmüş olacak ki Amerika’ya daha yakın bir tavır alıyor. Bunun altyapısı hazırlandı aslında. Bu NATO zirvesi kararlarından başlayarak bir şekilde İdlib’de çıkacak olan fırtına yani BM’nin tanımladığı şekilde o kusursuz fırtına ile birlikte Türkiye’nin ABD veya NATO’dan bir yardım isteyecek bir ihtiyacı olacak.
Bir şekilde sınırlarımıza, güneyimize, Hatay bölgesine NATO veya Amerikan askerlerinin gelmesiyle birlikte Türkiye tamamen eski rolüne dönmüş olacaktır. Rusya ile ilişkilerimiz bir şekilde etkiler mi diye bir soru gelebilir. Bana göre etkilemez. 2015 uçak düşürme deneyimini yaşadı ülke. Ekonomik sıkıntılar yaşadılar. Ondan sonra enerji projelerinde Rusya istediğini aldı. Suriye bağlamında zaten işi de bitti. Türkiye’nin masa dışında olduğunu görüp ona masada bir rol verme adı altında hem Fırat Kalkanı hem de Afrin’de, Rusya bir şekilde Türkiye’yi masanın bir köşesine oturttu. Bunun karşılığında da Fırat’ın batısındaki Suriye egemenliğinin yayılmasında Türkiye’nin desteğini almış oldu. Amerika tarafına geçip Rusya ile ilişkilerin diğer alanlara zarar vermeyecek şekilde Suriye’de biraz daha sıkıntılı bir döneme gireceğini görüyoruz. Afrin’de, Fırat Kalkanı bölgesinde aslında kontrolümüzün bir şekilde zayıfladığına yönelik bilgiler var. Eğer İdlib’te bir operasyona yoğunlaşılır ise bununla eş zamanlı olarak YPG’nin Afrin’de orayı kurtarma adı altında bir saldırıya geçeceğine yönelik duyumlar geliyor bize bölgeden. Dolayısıyla Türkiye bir şekilde orada şu ana kadar Rusya’nın açtığı sahada bir şeyler yaptı ama sanki orayı terk etmek zorunda kalacak gibi bir sıkıntı var. Türkiye, İdlib’den göç edecekleri sınıra yakın bölgede tutmayı planlıyor ama o kadar kişi gelirse sınırda nasıl tutacaklar, çok büyük bir soru işareti."
Dilek’e göre, YPG’nin Kuzey ve Doğu Suriye’yi özerk bölge ilan ettiği haberlerinin zirve gününde çıkması bir ABD hamlesi olarak değerlendirilmeli. Dilek, bu haberin Rusya, İran ve Türkiye arasındaki işbirliğini bozmak için dolaşıma sokulduğunun altını çizdi: "YPG’nin Kuzey ve Doğu Suriye’yi özerk bölge ilan ettiği haberleri vardı bugün. 2016 yılında ilan edilen Kuzey Suriye Federasyonu uygulamasının devamı niteliğinde aslında ve tam da bu zirve gününde bu haberin girmiş olması da ilginç.
Bir Amerikan hamlesi olarak görmek lazım bunu. Rusya, İran ve Türkiye arasındaki işbirliğini bozacak şekilde gelen bir haber olarak görmek lazım. Burada benim Suriye’de orta vadede gördüğüm şu: Amerika’nın el altından, ‘Gel, Fırat’ın batısında mezhepçi, cihatçıların kontrolünde olan bir bölge kuralım, Fırat’ın doğusunda da Kürtlerin hakim olduğu bir bölge kuralım. Bunları birleştirelim. Orada bir federasyon haline gelsinler. Senin de orada etkinliğin olsun’ gibi bir havucu Türkiye’ye sunduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin buna sevinerek baktığını düşünüyorum ama burada Afrin ve Menbiç’i de düşünecek olursak bu ilan edilecek Kuzey ve Doğu Suriye Federasyonu bölgesi adı altında Kürtlerin etkin olacağını görüyoruz artık. Orada İdlib’te ağırlıklı olarak orada kalacak. Cihatçılar üzerinden Türkiye orada ne kadar bir etki edebilir Suriye tarafında, o da tabii soru işareti.”
'PKK’YA KARŞI ATEŞKES İLAN EDİN DERLERSE NASIL CEVAP VERECEĞİZ?'