"Kağıtta sıfır yerli üretim olduğu için kurdaki yükseliş yayıncılığı komaya sokar. Nitekim içinde yaşadığımız süreç de budur. Koma, yoğun bakım gerektirir. Ortada böyle bir durum da olmadığına göre vaziyet ümitsizdir" diyen Akgün, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye'deki medya kontrolünün yüzde 80-90'lar oranında hükümette olduğunu düşünürsek onlar açısından sorun yoktur. Dışarıda kalanlar süreli yayınlanan dergiler ve kitap yayıncılığı açısından ise ölümcül eşiğe varılmak üzere. Bu, ülkenin zaten çölleşmiş olan kültürel hayatının tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelmektedir. Yani durum ciddi. Bunların etkileri ise onlarca yıl telafi edilemeyecek bir kayba yol açacaktır."
Yerli üretimin önemine değinen Akgün, yaşanan sıkıntının kaynağının burada aranması gerektiğinin altını çizdi. Akgün şunları söyledi:
"2005'te kapatılana kadar biz sadece SEKA kağıdı kullanıyorduk. Kapatılma süreci başlatıldığında bugünleri öngörmüştük. Onun için atlayıp SEKA işçilerinin direnişiyle dayanışma için İzmit'teki fabrikaya gittik. İşçiler polis ablukası altında aileleriyle birlikte fabrikada kalarak direniyordu. Kâğıttan odalar yapmışlardı. Çok görülmeye değer bir manzaraydı."
Akgün sözlerini şöyle noktaladı:
"Bu arada SEKA, hükümet desteği falan derken eski yıllara dönelim. Kağıt tüketimi, bazı çok önemli kağıtlar dışında tamamen yerli üretime dönük olduğu halde yazılı basına ‘kağıt tashihi' gibi bir uygulama vardı. Biz hiç kullanmadık ama sadece bunu kullanmak için yayınlanan naylon gazeteler olduğunu hatırlıyorum. Büyük gazeteler için ise o zamanlar bile kâğıt desteğine ihtiyaç duyulduğunu çıkartabiliriz. Biz içinde bulunduğumuz krize karşı bu hafta bir ‘Cep Leman' çıkararak meydan okuduk. Gelecek haftalar yeni espriler üretebiliriz. Ama uzun vadede durum aşılabilir mi, devam edebilir miyiz öngöremiyorum."