Erdoğan, katılımcıları selamlayarak başladığı konuşmada, bu yıl ödül alacak medya mensuplarını tebrik etti. 1979'dan beri bu ödülleri veren derneği, sektörü kucaklayan istikrarlı çalışmaları sebebiyle tebrik eden Erdoğan, radyo ve televizyon kuruluşlarında görev yapanlara çalışmalarında başarılar diledi, geride bırakılan Kurban Bayramı'nı bir kez daha kutladı.
'MATBAANIN KEŞFİYLE HABERLEŞME ALANINDA YENİ BİR DÖNEM AÇILDI'
Haberleşmenin insanlıkla birlikte ortaya çıkmış ve günümüze kadar kesintisiz şekilde farklı biçimlerle gelmiş bir ihtiyaç olduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Bu ihtiyaç güvercinden dumana, atlı ve yaya ulaklardan, geçmişi milattan önceye kadar uzanan yazılı dokümanlara kadar pek çok yöntemle karşılanmaya çalışılmıştır. Matbaanın keşfiyle birlikte bu alanda yeni bir dönem açılmıştır. Daha önce el yazması veya tahta harflerle sınırlı sayıda çoğaltılan eserler, matbaanın icadıyla çok sayıda ve uygun maliyetlerle üretilmeye başlanmıştır" diye konuştu.
'KISA MEDYA TARİHİNİ ANLATMAMIN NEDENİ, GAZETECİLİK MESLEĞİNİN KÖKLÜ BİR İŞ OLDUĞUNUN ALTINI ÇİZMEK'
Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
'NE TABİ OLMAYI, NE TECRİT OLMAYI TERCİH ETTİK'
— Hala tüm dünyayı kuşatan kısırlığın dışına çıkamadığımız da bir gerçektir. Medyadan başlayıp, günlük hayatımızın her alanına kadar bu süreci siyasi, ekonomik, kültürel, sosyal pek çok sebebi olduğunu biliyoruz. Bizim 40 yıllık siyasi hayatımızdaki tecrübelerimizden çıkardığımız sonuç şudur; şayet ülke ve millet olarak güçlüyseniz, kendi özgürlüğünüzü koruma şansına sahipsiniz. Böyle bir gücünüz yoksa ya kendinizi dünyadan tecrit edeceksiniz ki artık böyle örnekler pek kalmadı ya küresel düzene tabi olacaksınız. Bizim yöntemimiz daha farklı. Biz ne tabi olmayı ne tecrit olmayı tercih ettik. Bizim tercihimiz güçlü hale gelmekten yana oldu.
'EN ÇOK LİNÇ ETMEYE ÇALIŞANLARIN BAŞINDA MEDYA GELİYOR'
'KALEMŞÖRLERLE ÇARPIŞA ÇARPIŞA BUGÜNLERE GELDİK'
— Bir şairimizden esinlenerek söylediğim gibi biz her biri top güllesi niyetiyle atılan manşetlerle köşelerini kurşun gibi kullanan kalemşörlerle çarpışa çarpışa bugünlere geldik.
'GEZİ İHANETİNİ SOSYAL TEPKİ, 15 TEMMUZ'U TİYATRO GÖSTERMEYE ÇALIŞANLAR OPERASYONLARINI MEDYA ÜZERİNDEN YÜRÜTTÜ'
— Bugün artık eskisine göre hakikatlere daha saygılı, haberlerinde, yayınlarında daha dengeli bir medyamız olduğuna inanıyorum.
'200 YILDIR SÜREKLİ GERİLEMEK MECBURİYETİNDE KALDIK'
'TÜRKİYE MEVCUT FİZİKİ SINIRLARINDAN İBARET BİR ÜLKE DEĞİLDİR'
— Bunun için diyoruz ki Türkiye, mevcut fiziki sınırlarından ibaret bir ülke değildir. Aynı şekilde Türk milletini de bu sınırlar içinde yaşayanlardan ibaret göremeyiz. Bu ülkenin ve milletin gerisinde koskoca bir medeniyet, koskoca bir tarih, koskoca bir birikim vardır. Ülkemizin sınırları başkadır ama gönlümüzün sınırları bambaşkadır. Bunun için biz ülkemizin sınırları içinde vatandaşlarımıza en iyi, en güzel, en ileri hizmetleri sunmakla kalmıyor, her fırsatta gönül sınırlarımız içindeki kardeşlerimizle de kucaklaşmaya önem veriyoruz.
— Türkiye'nin bu onurlu ve kapsamlı politikası, birilerini rahatsız ediyor. Geçtiğimiz 5 yılda ülkemizin üzerine bu kadar çok gelinmesinin sebebi işte budur. Farklı toplum kesimlerini tahrik edip ülkemizi iç kargaşaya sürükleyemeyince bu defa terör örgütleri vasıtasıyla dışardan tazzike başladılar. Yaptığımız sınır ötesi operasyonlarımızla bu projeyi de akamete uğrattık.
'EKONOMİ ÜZERİNDEN BİZİ SIKIŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR'
— Şimdi ekonomi üzerinden bizi sıkıştırmaya çalışıyorlar. Türkiye'nin ekonomide çözmesi gereken yapısal sorunları elbette mevcuttur. Biz bunları zaten biliyor ve çözmek için çalışıyoruz. Ancak, bunların hiçbiri son zamanlarda yaşadığımız hadiseleri açıklamaya yeterli olamaz. Nitekim, birileri ülkemizi ekonomi üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalıştıklarını açıkça da ifade etmekte çekinmiyorlar. İnşallah biz bu dalgayı da atlatacağız. Altyapımız, bunu atlatmaya zaten inanıyorum ki kabiliyetlidir, o gücü de vardır. Gerek ekonomi yönetimimiz, gerek devletimizin diğer kurumları ihtiyaç duyulan tedbirleri alıyorlar, alıyoruz.
'TÜRKİYE'NİN ALTERNATİFSİZ OLMADIĞINI HERKES GÖRECEK'
'DEMEK Kİ BU MİLLETİ TANIMADILAR AMA TANIYACAKLAR, BİZ BİR ÖLÜRÜZ BİN DİRİLİRİZ'
— Şunu çok açık, net söylüyorum, bize böyle tehditlerle, bize ileri geri ifadelerle geri adım attırmak mümkün değil. Biz, öyle bir tarihin varisleriyiz ki bizi bu tehditlerle yıldırmak mümkün değildir. Demek ki onlar bu milleti tanımadılar ama tanıyacaklar. Biz bir ölürüz, bin diriliriz, yapımız bu, karakterimiz de bu. Vatandaşlarımız ve yüzlerce milyon dostumuzla, kardeşimizle birlikte aydınlık bir geleceğe doğru yürüdüğümüzden en küçük bir şüphemiz yoktur.
'KİMSE MİLLETİMİZİN İÇİNİ KARARTACAK YOLLARLA BOŞU BOŞUNA TEVESSÜL ETMESİN'
'MEDYANIN BU ALÇAKLIĞA ARACILIK ETMESİNDEN ÜZÜNTÜ DUYUYORUZ'
— Milletimize ve onun temsilcisi olarak gördükleri, şahsımıza karşı duydukları husumeti, ülkenin felaketini dileyecek kadar ileri götürenler bulunduğuna şahit oluyoruz. Medyanın da bilerek veya bilmeyerek bu alçaklığa aracılık etmesinden doğrusu üzüntü duyuyoruz. Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın her yerinde medya kuruluşları faaliyet gösterdikleri devletlerin ve toplumların ortak çıkarlarını gözetirler, bu anlayış medyanın yazılı olmayan kuralıdır. Kendi ülkesine ve toplumuna karşı husumet içine giren kişiler ve kuruluşlar her yerde olduğu gibi medyada da dışlanır, mecrasız bırakılırlar. Türkiye'nin de bu olgunluğa, bu sorumluluk düzeyine ulaşması şarttır. Son dönemde bu doğrultuda önemli bir mesafe katetmiş olmakla birlikte daha gitmemiz gereken çok yol olduğu da ortadadır.