Cenevre’de Suriye ile ilgili görüşmelerin devam ettiği bir ortamda Bakan Çavuşoğlu’nun açıklamalarının anlamı ne olabilir? Söz konusu modelin temel özellikleri ve Türkiye için önemi nedir? Konuyla ilgili Sputnik’e konuşan güvenlik uzmanı ve eski asker Abdullah Ağar şu değerlendirmelerde bulundu:
Türkiye’nin, Münbiç ile ilgili mutabakatla oluşturmaya çalıştığı model, Rusya, İran ve Türkiye’nin Astana süreci çerçevesinde oluşturdukları modelinden daha farklı ve farklı bir eksende gelişiyor.
Türkiye’nin o coğrafyadaki en büyük rahatsızlığı, YPG-PKK ve bunların türev modeli olan Demokratik Suriye Güçleri ile ilgili. Bunlar, DEAŞ’ten çok daha tehlikeli. Sebebi de, Türkiye’nin üniter yapısına tehdit teşkil etmeleri.
Fırat Kalkanı harekatı, müzakere aşamasındayken Münbiç, Fırat Kalkanı harekatı bölgesine dahil edilmişti. Ancak harekat sırasında çok ilginç bir olay oldu. Fransız Özel Kuvvetleri ile Amerikan Özel Kuvvetleri, PKK’yı kovalayan Türk Silahlı Kuvvetleri ile PKK arasına girdi. Ve bir çatışma riskinin ortaya çıkmasını istemeyen Türkiye, DEAŞ’e yoğunlaştı. Bunun sonucunda da El-Bab’da harekat bittiğinde 5000 km2’lik harekat alanı 2015 km2 ile sınırlı kaldı. Ta o günden bu güne ABD ile Türkiye arasında bu konuda büyük bir gerilim var. Ve bu gerilim sadece Münbiç ile ilgili değil, bütün Türkiye’nin sınırı boyunca Amerika ve Kıta Avrupası’nın desteğiyle PKK’ya sağlanan Fırat’ın doğusundaki alanların bir şekilde çözüme dahil edilmesiyle de ilgili.
Türkiye işte bu anlamda Münbiç’in bir model olabileceğini söylüyor. Suriye konusunda yürüyen barış süreçleri olarak Cenevre, Astana ve Soçi var, ama bu eksen içerisinde ABD ve Kıta Avrupası yok. Suriye’ye müdahil olan ülkelerin ortak bir mutabakatı olmadan Suriye meselesi çözülmeyecek. Sonuçta burası bir güç savaşına ve rekabete dönüşecek. Herkes kendi vekalet savaşçıları üzerinden taktik hamleler yapacak ve iş bir türlü çözüme kavuşamayacak. Bunun en bariz örneklerinden bir tanesi Deyrizor’da yaşandı.
Türkiye, YPG'yi, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak görüyor ve bu yapıyla ilişkili DSG gibi örgütlerin de 'terör örgütü' olarak kabul edilmesini istiyor. Ancak, Başta ABD olmak üzere Batılı güçler, Ankara’nın bu görüşünü kabul etmiyor. Ankara, ayrıca YPG'ye silah verilmesine de sert bir şekilde karşı çıkıyor.