Ben şu andaki Millet İttifakı’nın genişleyerek demokrasi ittifakına dönüşmesi gerektiğine inanıyorum. En azından Türkiye’yi normalleştirecek, yeniden demokrasi rotasına sokacak geçiş sürecinde muhalefet mutlaka birlikte hareket etmelidir. Yeni anayasa ile durum normale dönünceye kadar her parti fedakârca davranmalı, tabanını buna hazırlamalı, partizanca çıkarları geri plana iterek toplumun ortak çıkarları için birlikte hareket etmenin erdemini göstermelidir. Türkiye buna hasret kaldı. Artık kamplaşma, gerilim, düşmanlaştırma yerine uzlaşma ile yönetme kültürünü geliştirebilmeliyiz. Biz HDP olarak buna açık olacağız. Bize verilecek her oyu uzlaşma, bir arada yaşam ve barış için kullanacağız.
Eğer ikinci tura kalamazsanız, mevcut adaylar içinden herhangi birini destekleme kararı alacak ve ketıl katkısı verecek misiniz?
Siz iyimser olmanın gerektiğini sık sık vurguluyorsunuz, ama mevcut tablonun devamı sonucu çıkarsa ne yaşanacağını düşünüyorsunuz?
Mücadeleye aynen devam ederiz. Siyaset sabır ve akıl işidir. Biat edip teslim olacak halimiz yok. Demokrasiyi kazanana kadar ısrarla, kararlılıkla, umutla mücadele etmek dışında hiçbir seçenek, seçenek değildir.
CHP’nin ve özellikle sizi de ziyarete gelen Muharrem İnce’nin Kürt meselesi konusunda yeni bir yaklaşım ortaya koyduğunu düşünüyor musunuz?
Muharrem İnce ile neler konuştunuz ve izleyebildiğiniz kadarıyla yürüttüğü kampanyayı nasıl buluyorsunuz?
Kendisinin ziyaretinde çok fazla siyasi konulara girmedik. Karşılıklı başarılar diledik. Muharrem Bey çok koşturuyor ve görebildiğim kadarıyla etkili bir kampanya yürütüyor.
'SLOGANI BİR TAKSİCİ BULDU'
Meclis’teki “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışınızın çok etkili olduğu açık. Bu çıkış ve slogan nasıl oluştu? Bu sözünüz süreci nasıl etkiledi?
Erdoğan’ın önerdiği modelin bir başkanlık sistemi olmadığını o zamandan beri biliyoruz. AKP’nin Anayasa Komisyonu’na yaptığı öneri ile bunun bir tek adam rejimi olduğu ve Erdoğan’ın ihtiyaçları, talepleri doğrultusunda şekillendiği aşikârdı. Bunun demokratik bir yönetim biçimi olmadığını görüyor ve destek olmayacağımızı açıkça söylüyorduk. Erdoğan ise çözüm sürecinden hareketle HDP’nin bu modele itiraz etmemesini dayatıyordu. Oysa çözüm sürecinin hedefi, yüksek standartlı bir demokrasiydi, Erdoğan’ın tek adamlığı değil. 7 Haziran seçimlerine giderken, toplumun geniş kesimlerinde seçimlerden sonra HDP ile Erdoğan’ın başkanlık konusunda anlaşacağı ve bu nedenle HDP’ye oy verilmemesi gerektiği şeklinde propaganda yapılıyordu. Biz de, bu yanlış algıyı kırmak için etkili bir söylem geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorduk.
Tam da ertesi gün Meclis’te grup toplantısı yapacağım bir pazartesi günü, bir ticari taksiyle eve giden bir milletvekilimiz, taksicinin kendisine dönerek “Seçimden sonra Erdoğan’ı başkan yapmayacağınızdan emin olsam size oy vereceğim” dediğini bana aktardı. Bunun üzerine uzun bir analiz yaptık ve aslında o taksicinin beklentisinin, genel bir toplumsal beklenti olduğunu tespit ettik. Ertesi gün de, bir cümlelik grup konuşması yaparak toplumdaki bu kaygıları net bir tutumla giderme kararı aldık. Yani sloganın fikir sahibi, Ankaralı bir taksicidir.