Türkiye 24 Haziran'da seçimlere giderken dış politikada pek çok sorun dondurulmuş görünüyor. Suriye meselesinde Rusya ve İran'la Astana süreci rayında görünse de İdlib başlığı yerli yerinde. Menbiç ve F-35 savaş uçakları üzerinden ABD ile pazarlıklar devam ediyor. Dış politika başlıklarına son dönemde ekonomik kriz ve yabancı yatırımlarla pazarlıklar da eklendi.
‘ABD CİDDİ BİR HAMLE SÜRECİ BAŞLATTI'
Mehmet Ali Güller'e göre Türkiye'nin iç politikada seçim sath-ı mailine girmiş olması, diğer yandan da ciddi bir ekonomik kriz yaşanması dış politik gelişmeleri görünmez kılsa da özellikle büyük güçlerle pazarlıklar ve müzakereler alttan alta devam ediyor. Güller, özellikle Amerikan yönetimiyle Ankara'da çalışma gruplarının faal olduğunu anımsatırken, Menbiç üzerinden pazarlıkların 4 Haziran'da görüşecek olan iki ülke dışişleri bakanlarının onayına sunulacağını anımsattı. Güller, özellikle ABD'nin ciddi bir hamle süreci başlattığını ve İran'ı odağına alan baskı mekanizmaları kurulduğunu belirterek şu saptamaları yaptı:
"Şimdi dış politikanın merkezinde bu Menbiç'teki gelişme yaşanıyor. Aslında somut olarak yapılan şu: Menbiç'ten PKK çekilsin. Bunun yerine Türkiye ile Amerika orayı ortak savunsun. Ama genel planda bir başka mesele var. Amerika ciddi bir hamle süreci başlattı. Bu hamlelerden ilki 14 Nisan'da Suriye'ye doğrudan bir müdahaleydi. Arkasından 8 Mayıs'ta İran ile Obama döneminde yapılan anlaşmayı geri çekti. 14 Mayıs'ta da İsrail'de ABD Büyükelçiliği'ni Kudüs'e taşıdı. Bu ciddi bir İran karşıtı bir faaliyet. Suriye'ye saldırı da, İsrail'deki gelişmeler de doğrudan İran karşıtı bir faaliyet. ABD ne yapmaya çalışıyor? Birincisi İran'ı Suriye'den çıkartma peşinde. Onun için hem Ruslar ile görüşme yapıyor hem Türkiye ile görüşmeler yapıyor. Bir yandan Rusya ile yapılan görüşmelerde ‘Hizbullah ve İran, Suriye'den çekilsin, biz daha rahat anlaşırız. Tanf gibi üslerden de çekiliriz' şeklinde bazı tekliflerin yapıldığı iddiaları var. Diğer yandan da Türkiye'ye de İran konusunda baskılar oluşturulduğunu biliyoruz. İki yönlü; hem Suriye'deki süreç bakımından hem de bundan sonraki olası Pompeo ve yeni Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton döneminde merkezine alınacak İran'ı kuşatma çerçevesinde Türkiye'yi de yanına almak. Pompeo, 12 maddelik kendi İran karşıtı politikalarını açıklarken aynı zamanda müttefikleri de bunu uygulamaya zorlayacaklarını söylemişlerdi. İşte Menbiç'i de aslında bununla birlikte düşünmek lazım. İkisi birbirinden tamamen bağımsız değil. Havuçlu sopalı yürütülen süreçler olduğu için bir yanda da bunlar var."
‘HEDEF TÜRKİYE'Yİ İRAN KARŞITI HAREKATA DAHİL ETMEK'
ABD'nin temel politikasının Türkiye'yi İran karşıtı eylemlerine dahil etmek olduğunu belirten Güller, şöyle devam etti:
‘HEM ABD HEM MOSKOVA İLE YÜRÜTÜLMEYE ÇALIŞILAN SÜREÇ SIKIŞIP KALDI'
Ancak Ankara'nın hem ABD hem de Rusya ile paralel yürütmeye çalıştığı sürecin sıkıştığını vurgulayan Güller, Türkiye'nin bir açmaza sokulduğu görüşünde:
‘F-35'LER ABD'YE YÜZDE 95 BAĞIMLILIĞI YÜZDE 100'E ÇIKARTIR'
ABD yönetiminin Ankara üzerinde baskı kurmak için F-35 savaş jetlerini kullandığını da belirten Mehmet Ali Güller, Ankara'da bu hükümet varken yapılan ‘alternatif ararız' söyleminin karşılığının bulunmadığı görüşünü dile getirdi:
‘CHP'NİN ORTADOĞU BARIŞ VE İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (OBİT) ÖNERİSİ OLAĞANÜSTÜ BİR GELİŞME'
"Hem Muharrem İnce'nin cumhurbaşkanı adaylığı bildirgesinde hem de CHP'nin seçim beyannamesinde dış politika ile ilgili önemli maddeler var. Bunlardan bir kısmını çok olumlu bir kısmını ise çok olumsuz buluyorum. Çok olumsuzlardan başlayacak olursak, bu bildirge ile ‘Amerika ile yeni ortaklıklar tesis edeceğiz ya da Amerika ile kalıcı işbirliği yapacağız' şeklindeki açıklamaları olumsuz buluyorum. Diğer yandan ‘Avrupa Birliği (AB) ile bozulan ilişkileri tamir edeceğiz, üyelik perspektifimizi onaracağız' gibi açıklamaları da tavizkar ve batıya teslimiyet mesajları anlamına gelmesi nedeniyle olumsuz buluyorum. Ama diğer yandan Irak'ın ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü sahiplenmek, Mısır ile diplomatik ilişkileri başlatma adımını atılacağını ilan etmek, Suriye halkının kendi iradesi ile karar verebileceği bir siyasi çözümü destekleyeceklerini söylemek olumlu açıklamlardı. Bana göre, en olumlusu ise CHP'nin Türkiye, İran, Irak ve Suriye dörtlüsü ile Orta Doğu Barış ve İşbirliği Teşkilatı (OBİT) kurma kararlılığını ilan etmesi. Bu bölge açısından olağanüstü bir gelişme."
‘DAHA BAĞIMSIZ, ATATÜRK DÖNEMİNE UYGUN DIŞ POLİTİKA
‘AKP'NİN ‘BABALAR GİBİ SATARIZ' POLİTİKASI'
Güller, iktidarın ekonomik krizde yeniden yabancı yatırımcılarla müzakerelerini de değerlendirdi. "AKP, kuruluşundan itibaren serbest piyasa ekonomisine eklemlenmiş, dış ekonomik politikasını yabancılaştırma, Türkiye'nin varlıklarını yabancılara satma perspektifini benimsemiş" diyen Güller, şunları söyledi:
"Eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın ‘Babalar gibi satarız' ifadesi ile yaptığı programı bugün de devam ettiriyor. Bu 16 yıldır süren bu politikaların sonucu. Türkiye'nin tarımda 133 kalemini dışarıdan satın aldığı, Cumhuriyet kurumlarından kalanları da sattığı, en son şeker fabrikalarını da satarak iç politikada seçim öncesi bir rahatlık aradığı bir süreç bu. Türkiye üretim ekonomisine dönmedikçe de bu daha kötüye gidecektir. AKP iç politika gereği IMF karşıtlığını propaganda ederek bu ekonomik kriz sürecini yürütmeye çalışıyor ama ondan daha kötüsünü yapmış oluyor. Yani İngiltere'ye giderek. Londra'da yapılan görüşmeler sıradan ekonomik görüşmeler değil. Tamam IMF'ye gidilmiyor ama Türkiye uluslararası tefecilere gitmiş oluyor. Ekonomi ayağında böyle ciddi bir sorunla karşı karşıyayız."
‘DIŞA BAĞIMLI DURUMDALAR'
"Zaten gördüğümüz kadarıyla erken seçimin bir Bahçeli-Erdoğan işbirliği ile önce 26 Ağustos sonra 24 Haziran denilip erken seçim ilan edilmesi ile bu ekonomik meselelerle ilgili. Ekonomi daha da kötüye gitmeden, daha da dibe vurmadan AKP bir an önce seçim yapıp işler daha kötüleşmeden virajı almaya çalışmış, bunun için erken seçim ilan etmişti. Gittikçe daha sıkışık bir tablo oluşacak. Et ithal eden, buğday ithal eden, pamuk ithal eden her şeyi dışarıdan alan ve içeride üretmeyen sadece turizme neredeyse dayanarak nefes almaya çalışan bir ekonomi. Böylesine dışa bağımlı bir ekonomiyi İngiltere'de uluslararası tefecilere teslim etmiş durumdalar. Kamucu birtakım ekonomik çıkışlar, üretim ekonomisini esas alan birtakım çıkışlar, 24 Haziran seçimlerinin sonuçlarına bağlı olarak ortaya çıkabilecektir. Eğer AKP dışında yeni bir hükümet modeli oluşursa önüne kaçınılmaz olarak kamuculuğu arttıran bir karma ekonomiyi koymak zorunda. Diğer türlü bu ekonomik krizi, yeni bir hükümet modeli de aşamayacak."