İki günlük konferans boyunca Rusya ve Türkiye’den toplamda 36 akademisyen, araştırmacı ve uzman, bildirilerini sundu.
Konferansta bildirilerini sunanlar arasında, Prof. Dr. Dmitriy Vasilyev, Prof. Dr. Mihail Meyer, Prof. Dr. Svetlana Oreşkova, Doç. Dr. Nataliya Ulçenko, Prof. Dr. Velihan Mirzehanov, Doç. Dr. İlya Zaytsev, Dr. Yevgeniy Bahrevskiy, Dr. Andrey Boldırev gibi Rusya’nın ünlü tarihçi, türkolog ve osmanistler de yer aldı.
Etkinlik sırasında sadece tarihsel olgular, olaylar ve süreçler değil, aynı zamanda bir asır önce gerçekleşen süreçleriyle ayrılmaz biçimde bağlantılı olan günümüzün koşulları da tartışıldı.
Örneğin Türk tarafından konuşmacılardan biri, Gazi Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM) Başkanı Prof. Dr. M. Seyfettin Erol, şu ifadelerde bulundu:
'MUSTAFA KEMAL-LENİN ORTAKLIĞI, EMPERYALİZME KARŞI VERİLEN BİR MÜCADELEYİ ORTAYA KOYDU'
- 1917’de Sykes-Picot’yu ifşa eden Bolşevik Rusya, hemen sonrasında Anadolu’da Milli Mücadele Hükümeti ile birlikte İngiltere’nin kendi etrafında oluşturmaya çalıştığı kuşağı akamete uğratmaya yönelik olarak Ankara Hükümetiyle birlikte politikalar geliştirdi. Bilindiği gibi, İngiliz Hükümeti’nin temel projesi, bir 'Kafkas setti'dir. Rusya’nın buna verdiği cevap, Anadolu’da Milli Mücadeleyi yürüten Hükümetle ittifaktır. Ve ‘Mustafa Kemal – Vladimir Lenin’ ortaklığı da, ortak tehdit algısı karşısında emperyalizme karşı verilen bir mücadeleyi ortaya koymuştur. Yani bundan yaklaşık 100 yıl önce ortaya konulan refleks, tam 100 yıl sonra aynı şekliyle devam etmektedir. Türkiye-Rusya ikilisi, kendilerini birbirinden ayırmaya ve her iki devleti hedef alan bir ortak projeye karşı hareket etmektedir.
Bu yönüye Sykes-Picot bir başlangıç noktası. Rusya’nın burada ortaya koyduğu tavır ve bu bağlamdaki tutarlılığı, 11 Eylül sonrası gelişmelerle birlikte, Büyük Ortadoğu Projesiyle birlikte büyük önem arzetmektedir. Dolayısıyla Birinci Dünya Savaşı’nın önemli sonuçlarından biri, bu Sykes-Picot düzeni ve iki devletin sonrası itibariyle geliştirdiği inişli-çıkışlı ilişkiler. Bu bağlamda burada esas önemli olan husus, Türkiye açısından dış politikasında bir Rusya dengesinin ve Rus dış politikasında da Türkiye dengesinin oluşması. Bu iki ülke arasındaki işbirliği devam ettiği sürece bu coğrafyada bir denge ve istikrarlı, güvenli bir işbirliği söz konusudur. Ne zamanki bu iki ülke arasındaki işbirliği akamete uğrar, coğrafya aşamalı bir şekilde tehdit altına girmektedir.