Suskunluk sarmalı yüzünden kimse söylediklerimize tepki vermezse söylediklerimizin tam tersini söyler duruma geçiyoruz. Panoptikon hapis modelinin sosyal medyaya uyarlanması sayesinde söyledikleri yüzünden gözaltına alınan insanları görüp bir daha egemen güçlerin aleyhine hiçbir şey söylememeye başlıyoruz. Sosyal medya, karanlık iletişim kuramlarının canlı laboratuvarları haline dönüştü. İnsanlar giderek daha kötüye giden bir dünyanın içinde birbirleriyle yedikleri yemekleri ve gittikleri yerleri olanca güler yüzleriyle paylaşıyorlar. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Necmi Emel Dilmen, iletişim kuramlarından örneklerle sosyal medyada geldiğimiz durumu Yeni Şeyler Rehberi'ne anlattı:
"Suskunluk sarmalı diye bir kavram var. Alman siyaset bilimci Elisabeth Noelle-Neumann tarafından ortaya atılan bir kitle iletişim teorisi bu. Neumann, Nazi Almanya'sında Nazi yayın organlarında yazan biri. Savaşın yön değiştirmesiyle kendi de yön değiştirmiş. 1970'lerde bu teoriyi yaşadıklarından yola çıkarak geliştiriyor. Söylediği fikir şu: ‘Eğer savunduğunuz fikir toplum tarafından kabul görmüyorsa onu söylemekten vazgeçersiniz'. Çünkü hepimiz insan olarak toplumdan dışlanmaktan korkuyoruz, susmak da aldığımız en önemli tedbir. Farklı fikir yüzünden dışlanmaktansa kabuğumuza çekilmeyi yeğliyoruz. Hatta daha da kötüsü, korkumuz büyüdükçe genel geçer fikirlere uyum gösteriyoruz, teslimiyetçi oluyoruz, gördüğünüz haksızlıkları görmezden geliyoruz. Toplumsal onayı alabilmek için yaygın görüşün yanında saf tutuyoruz. Bir anda bırakın tarafsızlığı korumayı, karşı taraf haline dönüşüyorsunuz.
Bu sarmal hakim görüşü güçlendirmekten başka bir işe yaramıyor. 40'larda oldu, bir daha olmadı diye bir şey yok. Çok yakınlarımızda bile görebiliriz bunu. Sarmal günden güne büyüyor. Farklı görüşlere kapanan ekranlarda görüyorsunuz bunu. Kral çıplak diyenlerin başlarına gelenleri görünce çekiliyoruz iyice.
İnterneti özgür ve dünyayı değiştiren bir yer olarak gördük. Aslında öyle bir şey yok. Albert Einstein'ın bir lafı var: Dünya yaşamak için tehlikeli bir yerse bu kötüler yüzünden değil, kötülüğü sesini çıkarmayanlar yüzünden. Kronikleşen suskunluk sarmalını yarmaya çalışanlar ne kadar başarılı oluyor bugünlerde? Çok değil.
Bence mahallenin delisi olmaktan kaçmamalı. Ama şöyle bir teori de var gözetimle alakalı: Gözetim medya ve sosyal medyanın her yerinde veya öyle düşünmemiz isteniyor. Panoptikon'dan bahsetmek gerekiyor belki de biraz. ‘Gören bir iktidar mı yoksa görülmeden gören mi?' Teori bu soruya dayanıyor. Bunun cevabını düşündüğünüzde gözetimin neden sorunlara yol açtığını anlamak mümkün. Bugün artık mahremiyetin bertaraf edildiği bir dünyadayız. Biz gözlemlenirken özgür olduğumuz bize enjekte ediliyor.
Panoptikon 1700'lü yılların sonunda Jeremy Bentham'ın hapis modeline dayanıyor. Bir daire ve iki tarafı şeffaf odalar. Birbirleriyle temas edemeyen mahkumlar. Bu dairenin tam ortasında bir kule ve bunun içinde bir gözlemci var. Bu kuleden dışarı ışık veriliyor. Böylece mahkumlar izleyen kişiyi göremiyorlar. O kulenin içinde kimse olmasa bile o mahkumlar sürekli izlendiklerini düşündükleri için aykırı bir davranışta bulunamıyorlar.
İnsan gözetlendiği zaman doğasına uygun davranmaz. Bunu televizyon programlarında bile görebiliriz. Hücre içinde bireyler yalnızlaştırılıyor bu da var. Teknolojinin getirdiği bireysellik de bizi yalnızlaştırıyor. Bireysel bankacılık., internet gazetesi vs. kendimize özel tişörtler tasarlıyoruz. Ama yalnızlaştığımız için maalesef gözetimin iliklerimize kadar işlediği şeyler ortaya çıkıyor.
‘KORUMAK İÇİN GÖZLEMLEDİKLERİNİ SÖYLÜYORLAR'
Dünyanın tartışmasız her yerinde egemen güç bizi gözetleme işini bilerek yapar. Çünkü görmek bilmektir deniyor. İktidar artık kralın, bir kişinin değil, gözün iktidarıdır. Görüyor, biliyor, gördüğü şeye hükmediyor onu da manipüle ediyor. Devletler sosyal medyayı kurayım sonra da bunu gözetim toplumu haline dönüştüreyim demiyor. Çeşitli yollar var: Mesela ben senin güvenliğin için sağa sola kameralar koyuyorum seni koruyorum diyor.
Günümüzde bireyselliğin bizzat iktidar tarafından desteklendiği söyleniyor. Bizi birer birer denetleyip atomlarımıza ayırıyor egemen güçler. Yalnızlaşıyorsunuz ve dirençsizleşiyorsunuz."